YouTube

CoşkunAral2

02 Nis: Coşkun Aral: ‘’Sorgulamak, yargılamak için değil, sorgulamak için bilmeye ihtiyacımız var.’’

Duayen, hoca, usta tanımlarının tam karşılığını bulduğu bir ‘düş gezginiyle’, Coşkun Aral’la Noktalı Virgül’de buluştuk. Kalemi kağıdı hazırlayıp başına geçeceğiniz sohbetimiz için buraya bekleriz. Coşkun Abi’nin ‘Bilgi artık parmağının altındaki bir düğmede, bahane yok.’ diye yola çakarak açtığı Youtube kanalına da buradan ulaşabilirsiniz. YK: Çok özel bir konuğu var Noktalı Virgül’ün. Coşkun Aral. Hoş geldin Coşkun Abi. Ben hepsinden önce bir şey sormak istiyorum. Foto muhabirliği ilk ne zaman içine düştü, ne zaman başladı? CA: Siirt’te doğdum, 13 yaşına kadar…

LeonardCohenGI

11 Kas: Cohen: Dünyanın en güzel kaybedeni

Sahnede izledim. Yetmez. Bütün şarkılarını dinledim. Defalarca. Farklı yaşlarımda, farklı ortamlarda. Yetmez. Yazdıklarını okudum. Hakkında yazılanları. Yetmez. Bütün bu yaptıklarım Leonard Cohen’in “bana” iyi gelmesi için yaptıklarım. Ama o “dünyaya” iyi gelen bir ozan. O iyiliğin nedenlerini, kaynaklarını anlayabilmek zor. İşte o nedenle, yetmez. Kısa süre önce, son albümünü tamamladıktan sonra “Ölmeye hazırım” demişti. Büyütmeden, altını çizmeden söylemişti bunu. Hatta sonrasında rahatsız olmuş, o söyleşinin ve albümle iligili görüşlerin bu cümleyle sınırlı kalmasını sevmemiş ve cümlesinin biraz yanlış anlaşıldığını söylemişti….

IMG_8331

27 Mar: Kalben: “Hümeyra bana gitarını değiştir dedi”

Kalben, Noktalı Virgül’e konuk oldu. İyi bir sohbetçi, kafalarımız da uydu. Çenemiz düştü. Ankara yıllarından Unkapanı deneyimine, hayatın akışından dinleyicileriyle ilişkilerine birçok konuda konuştuk. Hümeyra ile yaşadığı bir anısını da anlattı. “Ben seni dinlerken Hümeyra şarkılarını ve tavrını da görüyorum biraz,” dediğim anda gözleri ışıldadı Kalben’in. Meğer tanışmışlar.  “Hümeyra o kadar güzel bir insan ki… Bir konserime geldi. Önce sahneden laf atıştık, sonra geldi öptü beni. Hep müzik yapmaya devam et dedi, çok beğendiğini söyledi. Ama gitarını değiştir, dedi. O…

images-1

14 Tem: Neil Young bu yirmi şarkıyı çalacak mı?

Neil Young ve grubu Crazy Horse İstanbul’da. Geçenlerde twitter’da en sevilen Neil Young şarkılarını sordum ve sondan başa şöyle bir liste çıktı karşıma. 20. Out On The Weekend 19. Down By The River 18. Unknown Legend 17. Thrasher 16. Ohio 15. Comes A Time 14. The Needle And The Damage Done 13. Tell Me Why 12. Cinnamon Girl 11. Southern Man 10. See The Sky About To Rain 9. Like A Hurricane 8. Helpless 7. Old Man 6. My My…

Unknown-3

03 Oca: Eva Cassidy dinlerken bir şeyler için… İyi gelir!

Yeni yıla güzel şeyler söyleyerek, umutlarla başlamak gerekir. Gerekir mi? Neden böyle bir gereklilik olsun. Bir yılda öbür yıla geçişle, takvimdeki rakamın artışıyla büyük değişiklikler olacağına inanlardan değilim. Ama umudu canlı tutmalı, enseyi karartmadan adım atmalı. 2013 blog yazıları konusunda, önceki yıllar kadar çalışkan olmadığım bir yıl oldu. Dilerim, bu yıl daha çok çalışırım. Yeni yılın ilk yazısında çok şey söylemek istedim. Ama her yazıya, her duruma bir anlam yüklemeyi sevmem. Yıl boyunca yaşadıklarım zihnimde nasıl olsa. Çıkar bir gün,…

0

26 Eki: Karsu Dönmez: “Sen yağmur ol, ben bulut…”

Gerçekten heyecanlanarak müzik yapmak. Duyguları saklamadan, ticari bir maskenin kahakasına gizlemeden, klişe hikayelerin merkezine oturtmadan sahneye çıkmak ve müziği yaşamak. Karsu Dönmez‘in insanda yarattığı ilk his bu. Basın bültenleri Avrupa gazetelerinde çıkan “Hollanda’nın Norah Jones’u” tanımlamasını parlatmaya çalışıyor. Oysa gereksiz pırıltılara yaslanmadan, olanı aktarmak yeterli. Olan ne mi? Karsu, müzik yapmayı seviyor. Çok kişiye ulaşmak, alkışlanmak konusundaki isteğini de gizlemiyor. Sezen Aksu’ya hayranlığını dillendirirken cidden nefesi kesiliyor. Şarkıları düzenlerken aklına gelen ritmleri anında masaya vurarak çalıyor. Yetmezse ağzıyla bossa-nova ritmleri…

0-1

23 Eki: Genç Osman… Yeniden… Daha Küçüksün…

Kısa süre önce Fil Uçuşu’nda, Genç Osman ile Aylin Aslım‘ın düetini paylaştım. Hemen üstüne bir eposta geldi. Yıllardır aynı binada çalıştığımız, birlikte müzik yapma hayalleri kurduğumuz arkadaşım Özgüç Yiğit, benimle heyecanını paylaşıyordu. Çünkü Özgüç, Genç Osman’ın “Daha Küçüksün” isimli şarkısına çekilen videonun yönetmeni. Bu, albümün ikinci videosu bildiğim kadarıyla. Açıkçası sahildeki neşe, piknikteki sevimlilikler ya da lunapark ışıkları, kimilerine klişe gelebilecek bir mutluluk halini resmediyor. Ama Özgüç, şarkının hüznüyle ve özellikle Genç Osman’ın içine kapanık ve mahcup haliyle öyle dengeli bir…

0-2

19 Eki: Genç Osman ve Aylin Aslım ile “Dilek Tutmak”

Gecenin içinde, gecenin içinden geçen sözler… Biraz düşlerle, çokça düşüncelerle… Düşlerin, karanlıkla aydınlık arasındaki düşüncelerin uzantısı olduğunu hatırlatan bir süreklilik hali. O sürekliliği hiç unutturmayan bir gitar arpeji. Şarkının söyleniş ritminde, ancak gece kuşlarının anlayabileceği iniş çıkışlar. Davulun gecenin sessizliğini yırtmak istercesine şarkıya katılışı. Müzeikal çoğalmanın, vokalleri tedirgin etmemesi, aynı kararlılık ve sükunetle söylenen sözler. Genç Osman’ın harika ses tonu. Aylin Aslım’ın şarkının ruhunu besleyen katkısı.  “Dilek Tutmak” Genç Osman‘ın her şarkısını sevdiğim ‘Gökyüzü Masmavi’ albümünü dinlediğim ilk andan beri,…

220px-MilesDavisKindofBlue

24 Şub: Hayat hüzünlüdür ama yıkmaz bizi

Klişe tanımlamaların nasıl, ne zaman ortaya çıktığını merak ederim. Kimi zaman da rahatlıkla anlarım bu durumu. Miles Davis‘in Kind Of Blue albümünü dinleyenin aklına “çığır açıcı” ya da “kilometre taşı” klişelerinden başka ne gelebilir ki? Hangi tanımlama karşılayabilir ki, ilk dinleyişin verdiği hissi? Hele bir de bu dinleyişin gerçek zamanında, yani albümün yayınlandığı 1959 yılında gerçekleştiğini düşünün. Bilinir ki albüm, Columbia şirketinin New York 30.Cadde’deki stüdyosunda 2 Mart ve 22 Nisan 1959 tarihlerinde yapılan iki oturumda, toplam dokuz saatte kaydedilmiş. Miles…

1033906-premiere-bande-annonce-officielle-pour-620x0-1

27 Oca: Günlerin Köpüğü, Boris Vian, Michel Gondry ve ben

Yıl 1984… Yaşım on altı…. Ankara’da Kuğulu Park’ın sessiz banklarından birinde, olağanüstü iki hediye alıyorum. Boris Vian‘dan “Günlerin Köpüğü” ve fotokopiyle çoğaltılarak hazırlanmış bir dosyada Arkadaş Z.Özger‘den “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”. Bir solukta okuyorum ikisini de. Aşığım, daha çok aşık oluyorum. Fena halde on altı yaşındayım. Anlayacağınız, kitapla tanışmamdan bu yana neredeyse otuz yıl geçti. Otuz yılın içinde dönüp dolaşıp okuduğum kitap, zihnime her seferinde farklı imgeler düşürdü. O büyülü-büyüleyici atmosferi her seferinde yeni bir görselliğe taşıdım. Bir yandan da sorup…