Venedik Mimarlık Bienali: Kahramanı tamir etmek

Hemen sormamız gereken şu: “Sarı Bina”nın yerine ne yapılacak?

Sadece Kahramanmaraş’taki “Sarı Bina”dan söz etmiyorum. Onun hikayesi ortada. Dünyanın tüm “Sarı Bina”larından söz ediyorum. Yıkılmaları değil temel sorun, yıkımdan sonrasında ne olacağı. Şöyle diyelim: Kahramanın yolculuğu o yıkımla mı sona eriyor? Romantik bir aşk filminde beklentimiz, sevgililerin kavuşmasıdır. O son öpüşme gerçekleşir ve “mutlu son”. Bu bitmek bilmeyen yalan, dünyanın tüm “Sarı Bina”ları için geçerli mi olacak? Yıkıldılar ve mutlu son.

Yerlerine daha fazla katlı bina yapımına izin verilen yıkım kararlarını düşünelim. Kentsel dönüşüme “rantsal dönüşüm” adının takılmasına neden olan hikayeleri düşünelim. Fikirtepe’yi düşünelim… Ya da herkes kendi şehrini, beldesini düşünsün. Mutlaka bir “Sarı Bina” hikayesi gizlidir oralarda bir yerde.

Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, “Venedik Bienali 18.Uluslararası Mimarlık Sergisi” Türkiye Pavyonu’ndaki çalışmalarında kahramanın yolculuğunun peşine düşüyorlar. Kahramanın bir hayalet olarak yolculuğu demek daha doğru. Campbell’in çevrimi tamamlanmıyor bu yolculukta, Le Guin’in arzu ettiği gibi kahraman olmayan sıradan karakterlerin peşine düşülüyor. Bu bir “Çuval Teorisi”. Elizabeth Fisher’in insanlığa ait ilk araç gereçlerden birinin av aletleri değil de bir çuval olabileceğine dair teoremi. Aşıklı Höyük’ü gezerken şöyle düşünmüştüm: “Sepet… bir sepetten fazlası değildi hikayenin başı.” Sepet ya da çuval… İkisinin de taşıma ve biriktirme yeteceği olduğunu unutmayalım. (Bu yazıyı daha sonra detaylı olarak tekrar yazacağım; kendime not olsun)

Bayrak ve Göktaş, inşaatın bir mekansal gereklilikle değil ekonomik döngü için kullanılan/yaratılan bir durum olmasının bize değil, dünyanın bir çok yerine ait bir durum/sorun olduğunun altını çiziyor. Tam da bu nedenle yaptıkları iş politik. Altını çizelim; güncel siyasetin vızvızlanmalarına kurban edilmeyecek kadar güçlü bir politik cümlesi var “Mimarlığın Çuval Teorisi”.

Kahramın yolculuğunda “yıkımın “yaşandığı bir an vardır. Bu yıkımın sonrasında “bilge karakter” devreye girer. Onun anlattığı hikayeler ya da verdiği sır, dönüşümü tamamlayacak ve kahraman “tamir” olarak yoluna devam edecektir. Sevince Bayrak ve Oral Göktaş, Venedik Mimarlık Bienali’nde mimarlığın bütün dinamiklerini “bilge karakter” olarak kurguluyor ve kahramana “tamir olup yoluna devam etme şansı veriyor.

Yıkımların dünyaya verdiği zararlar ortada. Oysa tamiri mümkün bu hayatın.

bir yorum bırakın