Sophia Loren: Dün, Bugün, Yarın

Elbette değerlidir herkesin hayat hikayesi.

‘Hayatımı yazsam roman olur’ klişesinden öte bir değer bu.

Bizi biz yapan hikayelerin toplamından oluşuyor ömür dediğimiz şey.

Kimi zaman, özellikle Fil Uçuşu’nda otobiyografik notlar yazıyorum. Anılar, an’lar, kişiler.. Ama oturup bütün hayat hikayemi yazmayı, otobiyografik bir kitap kaleme almayı hiç düşünmedim. Böylesi kitapların ‘samimi’ olması zordur çünkü. Kimi olayları tam hatırlayamazsınız, kimilerini değiştirmek zorunda kalırsınız, şunu incitmeyeyim-bunu kırmayayım derken ufaktan yalan söylemeye başlarsınız. Oysa hayat sizi üzmüş ve kırmıştır. Tuhaf işler…

Üstelik hafızam o kadar güçlü değil. Böyle bir kitap yazmak istediğinizde ayrıntıların, yılların, isimlerin, mekanların önemi artıyor. Elime yüzüme bulaştırırım korkusu da var elbette.

Kendim yazamam ama biyografik ve otobiyografik kitaplar okumayı severim. Özellikle de ilgi alanıma giren bir kişinin hayatını izlemek hoşuma gider. Otobiyografiler daha da vurucudur benim için.

Giriş uzun oldu, okuduğum kitaptan yola çıkarak bir hesaplaşma yaptım çünkü. Soru şuydu: “Ben hayatımı yazsam Sophia Loren kadar ayrıntıcı olabilir miyim?” Cevap belli; olamam.

Sophia Loren’in her satırını kendisini yazdığını söylediği “Dün, Bugün, Yarın” isimli otobiyografisini okuyorum. Kitap Kırmızı Kedi etiketiyle raflarda. Baskısı için yayınevini özellikle tebrik etmek gerekiyor. Çeviri kimi yerlerde okuma temposunu düşürse de, Loren’in evcimen dilini korumaya özen göstermiş.

Sinema yıldızlarının otobiyografileri -örneğin bir edebiyatçının otobiyografisinden- daha fazla görüntüye sahiptir. Okuduğunuz her satırda imgeler uçuşur kafanızda. Loren’in kitabında bu durum daha da coşmuş. Sadece kişisel hikayesinin değil, başta Napoli ve Roma olmak üzere, bütün İtalya’nın da portresini çizmiş. Marlon Brando’nun ‘kendinden emin’ hikayesine kıyasla, abartılı bir ‘tevazu’ gösteriyor Sophia Loren. O mütevazı hikayenin içinde entelektüel bir figür görülüyor. Yükselişindeki dinamikler ve dengeler biraz örtülmüş. Ama sinema dünyasında kadın olmanın her tür zorluğu hissediliyor.

Sophia Loren’i çok severim. Kitabı okuduktan sonra hayranlığım arttı ve rahmetli Şakir Eczacıbaşı’nın Loren tutkusuna bir kez daha hak verdim.

Anlatacak, paylaşacak çok sahne var kitapta. Ama paylaşmayacağım. Okuma zevkinizi azaltmak istemem. Kitap 25 lira. Baskı kalitesini ve kalınlığını göz önüne alınca mantıklı bir fiyat bu. Ben ikinci baskısını aldım. Yeni baskılar yapacağına da eminim.

Kitabı parlatmak için ağdalı cümleler kurmayacağım. Sinemayı, otobiyografi okumayı ve elbette Loren’i sevenler mutlaka okuyacaktır zaten.

Okurken şunu düşünün: Günün birinde kendi hayatınız yazacak olsanız ne kadar dürüst olabilirsiniz?

Comments (6)

Benim de zaman zaman düşündüğüm bir konu bu. Hayatımı yazsam diye düşünürüm (öyle çok yazılmaya değer bir hayat yaşadığımdan değil, bu dünyada bir iz bırakmaya çabaladığım için) sonra yazamaya cesaret edemediklerim gelir aklıma geri adım atarım. Ama yayımlanmasa da yazmak lazım, belki öldükten sonra izimiz kalır 🙂

Sofia Loren'i severim.
Otobiyografileri anlamsiz bulurum.
Yasarken ne kadar durustuz ki yazarken olalim.
Derim…..

Merhabalar,
Benim akıl defterlerim var. Önce kısa notlar ve hatırlatmalar için günlük olarak tutuyordum. Şimdilere nerdeyse her günüm kayıt altında gibi…)Akıl Defterlerim dolup taşıyor:)Bazı zamanlar hepsinden kurtulayım diyorum sonra vazgeçiyorum. Öyle zor ki yaşanmışlıklara kıyıp yok etmek…

Beğen butonu bulamayınca kendim yazayım dedim.
BEĞENDİM:-)

Çok güzel elinize sağlık

Leave a comment