Kim okuyor?

Temel sorulardan biri belki de bu: Yazdıklarımı kim okuyor?

Bu sorunun açılımları da var elbette. Kimin göre kaç kişi okuyor? Kimine göre kaç kişi okumasa da alıyor? Bazıları okuyanların kimliklerini merak edebilir, bazıları da beğeni oranlarını… Yazana ve yazılana göre değişebilir bu sorular. Ama yazan her kişi, zaman zaman bu soruya kapılıyor kanımca. Yazdıklarımı kim okuyor? Hatta bütün bu yazdıklarım okunuyor mu?

Fil Uçuşu, benim bu soruyu sormadığım bir yer. Belki ilk zamanlar öyle değildi. On üç yıl kadar önce bu blogu oluşturduğumda, okunma oranlarına, yorumlara bakıyordum mutlaka. Ama birkaç kere amacı değişti Fil Uçuşu’nun. Bir ara farklı yerlerde yazdıklarımı topladığım bir yer oldu. Bir süre sadece not defteri olarak kullandım. Günlük olarak kullanmak istedim ama sürekli olamadı. Zaten uzun ya da kısa aralıklarla “hizmet dışı” kaldığı da oldu. Falanca parası ödenmemiş, alan adı şöyle olmuş, içerikler şu adresten bu adrese taşınamamış derken aylar süren sessizlikler oldu burada. Şimdi de baktım, en son temmuz ayında bir şeyler karalamışım. Bu arada neler oldu neler; hiçbiri yok burada…

Fil Uçuşu’nda yazdıklarımı kim okuyor, hatta birileri okuyor mu düşünmüyorum. Arada bir burada yazdıklarımı sosyal medyada paylaşıyorum. Aslında bu hala bir “görünme çabası” sanki. Belki de hiç paylaşmamalıyım. Hem herkese açık hem de kimsenin haberi olmayan bir alanda yazmanın da başka bir rahatlığı var.

Aynı durum Oksijen gazetesinin O2 ekinde yazdığım kitap tanıtımları için de geçerli. “Rafta Kalmasın” diye bir başlığı var o köşenin. Kendimce tanıtımlar yazıyorum. Amacım gözden kaçmış, unutulmuş, zamanında yeterince dikkat çekmemiş bir kitabı hatırlatmak. Elif Tanrıyar’ın kişisel desteği ve çabası olmasa gazetenin üstünde durmadığı bir köşe. Tanıtılan kitaplar popüler değil, kim-neden üstünde dursun ki…

Tam böyle düşündüğüm anda, bir okurdan bir mail geliyor. Ya da sosyal medyadan yazıyorlar. Basit bir cümle: “Falanca kitapla ilgili yazınızı okudum, ilgimi çekti, hemen okuyacağım.”

O küçük yazı bir anda toparlıyor beni. Çoktan durmak istediğim bir yolda yeniden yürümeye başlıyorum. Benim yazdığım yazılar tarihe kalmayacaktır ama o bir kişinin, bir okurun yeni bir kitapla buluşması tarihin kendisidir diye düşünüyorum.

Derken, bu güne kadar yazdığım her şeyi düşünüyorum. Kim okudu, okudu mu sorusu bir bütün yazı yolculuğu için anlamsızlaşıyor. “Bir yerlerde bir kişi var” diye düşünüyorum. O “bir kişi” için yazmaya devam ediyorum.

Bir yerlerde bir kişi var…

Yorumlar (2)

Bizlerde(eminım biryerlerde başka okurlar da vardır) sevdiğimiz köşelere gökdelenler dikilmesin istiyoruz. Fil uçuşunu açtığımızda bizi unutmamış bak posta kutusuna mektup bırakmış yazarımız demek istiyoruz. Yenilikler,değişim,dijitalleşme çok güzel değişimin önünde kim durabilmiş de biz duracağız ama şurda birkaç kişi okuyup yazalım.. tıklanma,reyting,tiraj olmadan
teşekkürler ağaç olma yolundaki fidanımız uçan fili beslediğiniz için.

Okumak isteyen buluyor sizi. Dinlemek isteyen buluyor sizi. Ne güzel sürekli üretmeniz ve bunları paylaşmanız.. Sevgiler ve saygılar

bir yorum bırakın