Yirmili yaşlarımda, çalışma masamın karşısındaki mantar panoya raptiye ile tutturulmuş fotoğraflardan birinde Marilyn Monroe bir tren garı gülümsemesiyle bana bakardı. Fotoğrafta bu ikon oyuncunun gülümsemesi kadar, o garda olma hali hoşuma giderdi. Sağa sola koşturan insanlar, gidenler, gelenler… Bütün o hayat acelesinin içinde gidenlerden biri olduğumu düşünürdüm sanırım; çoğu genç gibi ben de gidebilmenin mümkün olduğu bir yetişkinliğin hayalini kuruyordum sanırım. Üstelik bu hayalimi, böyle güzel bir gülümseyişle üst üste bindirmek de hoşuma gidiyordu. Neredeyse bütün filmlerini defalarca izlediğim, hem ne yalan söyleyeyim kimilerini de özellikle beğendiğim Marilyn’le.
Otuz altı yaşında bu dünyadan ayrılmayı tercih etti Marilyn. Doğrudur; kimilerine göre bir cinayete kurban gitti ama hayatına şöyle bir bakınca o kararı çoktan verdiğini anlamak da zor değil aslında. Ölümünün üstünden tam elli yıl geçti. Bu süre içinde çok sayıda filme, kitaba, televizyon dizisine, plastik sanat üretimine konu oldu. Olmaya da devam edecek.
Son saygı duruşu haberi Cannes’dan geldi. 65.Cannes Film Festivali, afişinde Marilyn Monroe’ya doğum günü pastasının mumunu üfletme kararı verdi. Daha önce görmediğim bir Marilyn fotoğrafı bu. Yine çok güzel. Yıllar önce çalışma masamın karşısında duruyordu, şimdi de Fil Uçuşu’nda dursun istedim. Cannes Film Festivali’ne ve Marilyn’e selam olsun.
Her iki fotoğraf da harika. Tren garındakini daha önce görmemiştim. Gerçekten de güzel bir gülüşü var.
Bu kadar güzel olacaksa hemen yapmalıyım! 🙂
Öyle başarılı bir kadınmış ki.. Hala bile konuşuluyor ve dünyanın her yerinde tanınıyor. Ve çok sadec duru bir güzelliği var. Çok beğeniyorum bende bu kadınız..
bu resimleri daha önce görmemiştim
hakikaten çok güzel bir fotoğrafmış; bir garın, telaşın, yorgunlukların tam ortasında tek başına gülmek..