Bir mekan, sadece bir “mekan” değildir kimi zaman. Düşüncelerin, duyguların, kültürel değerlerin buluşma noktasıdır. Dostlarla birlikte olunan yerdir. “Ben” olmaktan” biz” olmaya geçilen zemindir. Paris’teki Café de Flore’yi ilk gördüğümde bunu düşünmüştüm. Jean-Paul Sartre, Simone de Beauvoir ve Albert Camus’nün buluştuğu bir günü hayal etmiştim. Geçenlerde bu ünlü kafenin de bulunduğu Saint-Germain-des-Prés semtini her yönüyle anlatan Boris Vian kitabı Saint-Germain-des-Prés Rehberi‘ni okuyordum. Kitabında bölgedeki bütün isimlerin “takıldığı” caz barları da anlatıyor iki gözümün nuru Vian. Bu barlarda sadece caz müziği…
Caz
John McLaughlin yeni albümü Liberation Time‘ı pandemi sırasında, uzun süredir yaşadığı Monaco’da yazmış. Salgının ilk günleri iyi geçmemiş büyük usta için. Hepimizi sarmalayan depresif haller onu da kucağına almış. Neyse ki ilham perileri o çıldırma hallerini kovalamış ve üretim başlamış. Sonuçta ortaya iyimser, sıcak, neşeli parçalar çıkmış. Aman yanlış anlaşılmasın, dans ettiren bir neşe değil bu; McLauglinvari bir neşe diyelim. Neşelendikçe perdelerde deney, gezinti sayısını artırmış, süratine sürat katmış. Albüm kayıtları, pandemi koşullarında yani uzaktan kumanda ile gerçekleşmiş. Aslında demo…
Bozcaada Caz Festivali 5. yılında. Festival bu yıl 20-21-22 Ağustos tarihlerinde düzenleniyor. Festivalin programına zaten diyecek yok. Zaten programın içeriğinden daha önemli bir başarısı var bu festivalin: Bozcaada ile bütünleşme yeteneği. Eğer bu yetenek olmasa, benzer içerikli bir başka festivalden ayrışması mümkün olmaz. Ekip bunun farkında ve konserlerin, etkinliklerin, buluşmaların, sohbetlerin ve bütün olarak festivalin “Bozcaada imzalı” olmasına özen gösteriyor. Keşif programı ile beden odaklı doğaya dönüş atölyeleri, adaya has lokal ürünlere odaklanan gastronomi etkinlikleri, paneller, söyleşiler ve keşif rotaları…
Artemis Günebakanlı’nın podcasti Dip Gürültüsü’ne konuk olduğumda, zihin zorlayıcı bir soruyla karşılaştım: “Seni çok etkileyen konserlerden birini hatırlıyor musun?” Elbette bu sorunun çok sayıda cevabı var. Aslında etkilendiğim konserleri tarif eden anlar var benim için. 9 Temmuz 1996’da John Mac Laughlin – Al Di Meola – Paco De Lucia’nın Açıkhava Tiyatrosu’nda verdikleri konserde “Mediterranean Sundance” başladığında ayağa fırlayıp “Vaaaay” diye bağırmam bu anlardan biridir. Bilinçli bir an değildi, farkında olmadan bağırmış sonra da birilerini rahatsız ettim mi diye çevreme bakmıştım….
Bu yazı Afyonkarahisar Kent Konseyi başkanı “Caz festivali gereksizdir” açıklamasını yapmadan önce yazılmalıydı. “Önce yazılmalıydı” meselesine geleceğim. Ama önce olayı hatırlayalım: Geçenlerde Afyonkarahisar Kent Konseyi Başkanı Şemsettin Yasan, Haziran ayının son günlerinde 21’ncisi düzenlenen Afyonkarahisar Caz Festivali’nin “gereksiz” olduğunu savundu. Bir sosyal medya paylaşımıydı bu. Şöyle bir soru attı ortaya Yasan. “700 bin nüfuslu Afyon’da Caz Festivali’ne kimler katılır? Yüzde bir olsa 7 bin kişi eder. Gelen bini bile bulmaz. Onun da yarısı protokol. O zaman niye?” Gelen yoruma da…
28. İstanbul Caz Festivali 1-24 Eylül arasında gerçekleştirilecek. Gazetede yazdığım ya da televizyonda program yaptığım günlerde Caz Festivali, basın toplantısından başlayarak merceğimizin altında olurdu. Gazeteler, televizyonlar festivalin o yılki yıldızının ya da yıldızlarının peşinden koşardı. Bizden istenen de hep bu “merakla beklenen” isimlerle söyleşiler yapmamızdı. Sonunda da gazetelerin hafta sonu ekleri, televizyonların kültür-sanat programları, festivali bir ya da iki konseri öne çıkararak takip ederdi. Bütün yazı “o çoook beklenen isim” üstüne olur, son paragrafta da şöyle bir cümle yer alırdı:…
Ginger Baker, 6 Ekim 2019’da, 80 yaşında hayatını kaybetti. Bir çok ajans “Dünyanın en iyi davulcusu öldü” diye geçti haberi. Tapınma tanımlamalarına temkinli yaklaşanlar bile, Baker’a” en iyi” denmesinden rahatsızlık duymadı. Hayranları için, delilik ve dahilik kuleleri arasına gerilmiş ipte yürüyen bir cambazdı o. Bagetleri eline aldığı ilk günden sonra caz, rock, hard rock, punk, metal ve türlerle sınırlanamayacak bütün müziklerin davul vuruşlarında Ginger Baker adı geçti. Rock davulunun kurucuları Keith Moon (The Who), John “Bonzo” Bonham (Led Zeppelin) ile…
Sonda sorulacak soruyu başta sorayım: Sizin “takıntılı” bir şekilde bağlı olduğunuz müzik parçası/şarkı hangisi? Sonra da kendi durumuma geçeyim: Benim “Round Midnight” sevgimi gelsin Freud açıklasın… “Round Midnight”ı bilirsiniz. Bir Thelonious Monk bestesi. Ama benim hikâyem Monk ile değil, Miles ile başlıyor. Miles Davis “Round Midnight”ı ilk kez 1955 yılında Newport Caz Festivali’nde seslendirir. Üstelik piyanoda, bu benzersiz eserin bestecisi Thelonious Monk ile birlikte. O kadar da değil; tenor saksafonda Zoot Sims, bariton saksafonda Gerry Mulligan, basta Percy Heath ve davulda Connie…
26.İstanbul Caz Festivali 29 Haziran’da başlıyor. Festival önerilerde geçmeden etkinliklerinin altını çizmek isterim. Benim de içinde olduğum jüri tarafından seçilen genç caz solistleri ve grupları tarafından şenlendirilecek bu etkinlikler Beylikdüzü Yaşam Vadisi Parkı ve Fenerbahçe Khalkedon’da gerçekleşecek. Bu yıl seçilen gruplar: Bilge Günaydın Trio, Bluemonk, Document1, Kazım Quintet, Mines Two ve Standart Mafyası. İnanın muhteşem müzikler dinleyeceksiniz. O yüzden bu ücretsiz etkinlikleri kaçırmayın. Üstelik harika genç cazcılarımıza bir katkı da Barselona’dan gelecek: Balkan Paradise Orchestra. Tam bu noktada bir de hatırlatma. Genç Caz…
PSM Caz Festivali 25 Nisan – 1 Haziran 2019 tarihlerinde Zorlu PSM’de olacak. Festival bu yıl üçüncü kez gerçekleşiyor. Bu yolculuğun ilk adımlarında Zorlu PSM Genel Müdürü Murat Abbas ile birlikteydim. Görgün Taner ve Kanat Atkaya’nın da olduğu ekiple gittiğimiz Montrö’de, festivalin ellinci yılını kutlamıştık. O günlerde sohbet ettiğimiz festivalin kurucusu Claude Nobs’un yakın arkadaşı ve program direktörü Michaela Maithert zihnimizi fena halde açmıştı. Elbette bu zihin açıklığını hemen bir göreve çevirdi Murat Abbas. Kolları sıvadı ve Montrö’nün benzersiz ruhunu biraz olsun…