Edebiyat

mahirunsaleris

26 Ağu: Çocukluğumuzun netlik ayarı

Ankara’da geçen bir çocukluk denize uzak olmak demektir. Denize ve deniz insanlarına. Güneşten sararmış saçların, güneşe emanet edilmiş tenlerin, kırık midye kabuğuyla kesilmiş ayakların hayali demektir. “Ben kolluksuz yüzüyorum oğlum,” cümlesinin çocukluğun o öfkeli, tiz sesiyle haykırılacağı güne kadar nöbet tutmak demektir. Altı ya da yedi yaşlarındaydım. Babamın düzensiz bir işi, dayımın kapı gibi memuriyeti vardı. Bizim aile için yaz tatili dede evinde geçirilen günler, dayımlar için ise kamp anıları demekti. Sonunda o yaz biz de, dayı torpiliyle, Petrol Ofisi’nin…

05 Ağu: Üzgün Sardunyalar kimin öyküsü?

Ayrıntılara girmeyeceğim. Ama sadece “benim için özel bir an’dı” diyerek de geçiştirmeyeceğim. O kitabın, Wolfgang Borchert imzalı Üzgün Sardunyalar‘ın elime geçtiği an’da, o ilk öyküyü okuduğum an’da yaşadıklarımı paylaşmalıyım ki başlıktaki soru bir anlam taşısın. Bir öykünün okunma an’ını her yönüyle aramalıyız ki, okurluk denen o biricik varoluşun bize özel karşılıklarını bulabilelim. Çoğu kitap ve bende yeri olan çoğu metin için yaptığım bir şeydir bu.; sorduğum soru basittir: Ben o metinle nasıl bir ilişki kurdum? Ne zaman, hangi fiziksel ve ruhsal…

13 Tem: Dünya böyle, değişmez!

Torsten Krol yine karşımızda. Dünya edebiyat basınını 2000’lerin sonunda meşgul eden “Torsten Krol takma adıyla yazan ünlü yazar aslında kim?” dosyasını tekrar açmaya gerek yok. Ama hazır sözü geçmişken, o dönemde bu pseudonym olayının arkasındaki ismin Stephen King olduğuna dair yankılanan şehir efsanelerini hatırlatayım. Daha önce ‘Callisto’ adlı romanını okuduğumuz Krol’un ilk romanı ‘Yunus İnsanlar’, yine Everest Yayınları etiketiyle ve usta bir edebiyatçının, Pınar Kür’ün çevirisiyle Türkçede. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrası. Hitler’in göğsüne taktığı Demir Haç’ın gururunu yaşayamadan Rus…

bioy_casares

10 Tem: Adolfo Bioy Casares: Denizci Vatanına Dönüyor

Fil Uçuşu dünya edebiyatının geri planda kalmış kahramanlarından birine saygı duruşunda bulunuyor: Adolfo Bioy Casares.   1914’te Buenos Aires’te doğan Bioy Casares, 1930’lu yıllarda edebiyat dünyasının en önemli figürlerinden biri ile dostluk kurar: Jorge Luis Borges. 1929 tarihli Prôlogo ve 1934 tarihli Caos kitaplarının başarısız görülmesiyle cesaretini kırmayan yazarın 1940’ta yayımladığı La invenciôn de Morel (Morel’in Buluşu) İspanyol-Amerikan edebiyatında yeni bir dönem açmıştır. Bioy Casares 1940’ların başında Borges’e birlikte yazmalarını önerir ve sonuçta dedektif romanları yazarı H.Bustos Domecq doğar ve…

yapi-kredi-yayinlari-jean-louis-fournier-son-siyah-sacim-ve-ihtiyar-delikanlilara-bazi-ogutler-978975082291920120613003053

29 Haz: İnsan Yaşlandığını Ne Zaman Anlar?

Son zamanlarda, çevremdeki kimi dostlar sıklıkla yaştan-yaşlanmaktan söz eder oldular. Duygular tıkandığında “Eh yaşlanıyoruz artık, olacak o kadar,” klişesinin ardından el sallıyorlar kimi zaman. Ne yalan söyleyeyim, ben de farklı değilim. Varsa ufak bir farkım, şudur belki: Korkmam. “Yaşlanmıyoruz, yaş alıyoruz,” ya da “Ne yaşlanması, bu sadece olgunlaşma,” klişelerini de sevmem. Yine de bütün bu, huysuzluklar senfonisinin içinde iyi bir keman solosu duymaya ihtiyacım varmış. O ses de Jean-Louis Fournier‘nin kitabıyla geldi: Son Siyah Saçım (ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler) 1938’de…

thereader

19 Haz: Yaz Yalanları

Bernhard Schlink, ‘Okuyucu’ adlı romanıyla dünya çapında geniş okur kitlelerine ulaştı. Benim tanışmam da Stephen Daldry‘nin romandan aynı adla uyarladığı filmle oldu. Bir Kate Winslet hayranı olarak ayrı bir ilgiyle izlemiştim filmi. İkinci Dünya savaşı’nın insan ilişkileri yönüne farklı bir açıdan yaklaşıyor, üstelik edebiyatı merkeze alan bir okuma yapıyordu Schlink. Nazi iktidarının yıkımını aile çevresinde yaşamış olan ve süreci içeriden bilen bir kalemde bu farklı okuma daha da ilgi çekici bir hal alıyor elbette. Dünya çapında tanınırlığını ‘Okuyucu’ya bağlıyorum ama…

refikb3a5ebccb32d5ab2by

17 Haz: Sözlük.39

T TURUNÇLAR/LAHANALAR: Uzaklardan gelir yoksul İbrahim. Kimilerinin “Aptal İbrahim” demesine neden olacak kadar saftır. Gece körlüğüne, soğuğa, yükünün ağırlığına aldırış etmeden, rahmetli kuzeninin ailesine erzak getirir; bir çuval turunç ve üç koca lahana… Oysa bir anne, dört çocuktan oluşan babasız kalmış evin çevresi göz alabildiğine lahana tarlaları ve turunç bahçeleriyle doludur. Bu hüzünlü ve şaşırtıcı tabloyu annenin sözleri tamamlar: “Çuvalın içinde ne varsa var! O aslında, kendini getirdi!” (Turunçlar ve Kocaman Lahanalar, Refik Algan)

irina

16 Haz: Kendine Ait Bir Oda

Ellisini çoktan geride bırakmış dul Maguy, torunu Felix’in ender bulunur bir lösemi türüne yakalanmasıyla büyük sarsıntı geçirir. Üstelik Felix’in babası Jean-Philippe, bu süreçte maddi-manevi her tür desteği esirgemektedir. Belçika Radyo Televizyonu’ndaki konuk karşılama hostesliği görevinden emekli olmuş Maguy’ün 1227 Avroluk maaşıyla, ayda fazladan 2000 Avro gerektiren bu ilaç tedavisini karşılaması mümkün değildir. Hızla ve büyük miktarda para kazanmak zorundadır. Bir-iki başarısız iş girişiminden sonra, rastlantı sonucu gördüğü “Hostes Arıyoruz” ilanı Maguy’ün hayatını değiştirecektir. Mekanın sahibi Camille, ilandaki hostes kelimesinin, ‘fahişe’…

hirodoo

15 Haz: Köpek Günleri – Tanja Schröder

Fil Uçuşu’nda, 2000’lerin başlarında sesini duyuran, ancak sonrasında sesi o yıllardaki kadar gür çıkmayan bir isim: Tanja Schröder. 1974 Bremen doğumlu yazar, ortaokulun ardından yardımcı hemşirelik eğitimi almış. Kendi deyişiyle ‘yardımcılık sendromuna’ şifa bulduktan sonra Aaro Yayınevi’nin grafik ve yazar danışmanlığı bölümlerinde çalışmaya başlamış. 2000 yılında aynı yayınevinden bir vampir romanı olan “Hirudo – Karanlık Miras” adlı ilk kitabı çıkmış. Daha sonra da serinin ikinci kitabı olan “Hirudo – Karanlığın Kanı” yayınlanmış. Schröder, vampir romanları furyasında kalıcı olabilmiş isimlerden değil….

gary

06 Haz: Onca Yoksulluk Varken

Romain Gary‘nin, Emile Ajar adıyla yazdığı muhteşem romanı Onca Yoksulluk Varken‘i ilk olarak yirmi yaşımda okumuşum. Gary-Ajar olayından en az romanın kendisi kadar etkilenişimi, yazarın her iki isimle yazdığı romanlara büyük bir açlıkla saldırışımı gayet net hatılrıyorum. Kitabın sonundaki Emile Ajar’ın Yaşamı ve Ölümü isimli metni defalarca okumuş, kimi noktaları referans alarak kendime yeni okuma haritaları çıkarmıştım. Sonraki yıllar boyunca, kitapsever biri, okuma önerisi istediğinde aklıma ilk anda gelen kitaplardan biri olmuştur bu kitap. Elbette bu tutukuda, Vivet Kanetti‘nin mahir…