radikal.com.tr’de 2 Temmuz 2014 tarihinde yayımlanan yazım. Kalemi kıvrak dostumuz Bağış Erten, Radikal Kitap’ın yeni yolculuğunun ilk sayısında, dudağa tebessüm oturtan bir yazı yazmış: “Tatile asla götürülmeyecek kitaplar”. Yıllardır bütün gazetelerin, dergilerin bıkmadan usanmadan yaptıkları “Tatile giderken hangi kitaplar götürülür?” listesine tersten bir bakış. Baştan söyleyeyim, bu soruyu da, bu listeleri de sevmem. Ne götüreceksen götür kardeşim, okumaya isteğin varsa okursun. Bağış Erten’in dediği gibi “küçük burjuva büyük tatilinde” fotoğrafında bir olmazsa olmaz olarak görüyorsan kitabı sen bilirsin. O zaman…
Edebiyat
Camus’nün 100.doğum günü nedeniyle gerçekleştirilen Paris gezisi sonrasında notlar… Yaşadıkları şehirler edebiyatçıları ne kadar etkiler? Yaratılarının yolculuğunda ne kadar söz sahibidir binalar, kaldırımlar, kafeler, parklar, sokaklar? Bazen birini tanımak için önce yaşadığı şehri tanımanız gerekir. Sokak sokak gezerek oturduğu bankları, kahvesini yudumladığı köşe başlarını, kaldığı otel odalarını ve evleri bilmelisiniz. Çünkü şehirlerin hafızaları vardır. Aradığınız bilgi başka bir zamana ait olsa da size usul usul her şeyi anlatır ve öğretir… Paris! Işık şehri. Her daim güzel… Ama Albert Camus’nün 100.doğum…
Levent Cantek, Dumankara/Hayat Bir Yangındı cildiyle başlattığı Ankara Üçlemesi grafik roman dizisine Emanet Şehir’le devam ediyor. Yanında da önceki cildin iki öyküsünde birlikte çalıştığı Berat Pekmezci var. Cantek bu anlatısında, Dumankara ile başlattığı havayı sürdürmekle kalmıyor, yapıyı bir basamak yukarı çıkarıyor. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının elinden aldığı itibarla, kendini önemli hissetmeye başlayan ve neredeyse bu yalana inanır hale gelen 1940’ların Ankara’sını sadece dekor olarak kullanmayan, doğrudan hikayenin önemli bir karakteri haline getiren bir grafik roman var elimizde. Neredeyse vücuda gelip salınan…
Yirmili yaşlarımda sıklıkla tekrar ettiğim bir oyun vardı. Ben o zamanlar bunu bir oyun olarak adlandırıyordum ama belki de bir çeşit hastalıktı söz konusu olan. Odamdaki ışıkları kapatır, hatta yeterince karanlık olmazsa gözlerimi yumar ve kütüphanedeki kitapları el yordamıyla bulmaya çalışırdım. Yerini yurdunu ezbere bildiğim kitabın olduğu rafa yönelir, parmak uçlarımla cildi tanımaya uğraşırdım. Her başarısızlık oyunun yeniden oynanması anlamına gelirdi. Yanılmak hem can sıkıcıydı hem öğretici. Yanılmama neden olan kitabın sayfaları arasında kaybolur ve ertesi gece onu da parmak…
Norveçce bilmiyorum. Bu dile yakın bir dil bilmiyorum. Bu dilin konuşulduğu coğrafyalara ait bir deneyimim yok. O kültürün deyimlerini, benzetmelerini, göndermelerini, şakalarını bilmiyorum. Ama Per Petterson‘un kitaplarını okurken kendimi yabancı hissetmiyorum. At Çalmaya Gidiyoruz ve Lanet Olsun Zaman Nehrine gibi iki muhteşem kitabıyla, merakla beklediğim yazarların arasına giren Petterson şimdi de Reddediyorum diyor. Burada romanın içeriğinden söz etmeyeceğim. Sadece şunu söylemekle yetineyim; Petterson, sanat-zaman ilişkisi konusunda bizi bir kere daha düşünmeye yönlendiriyor kitabıyla. Edebiyatın, zamanı elinde tutup istediği gibi uzatıp-kısaltma…
Joseph Kessel’in romanı, bir cerrahla evli genç ve güzel Severine’in kocasına duyduğu aşka rağmen tensel haz arayışı içinde gündüzleri lüks bir randevuevinde fahişe, akşamları ise sevgi dolu bir eş olarak sürdürdüğü çifte yaşamının beklenmedik bir karşılaşma sonrasında altüst olmasının hikayesini konu alıyor. “Alışılmış ahlaka, geleneksel hayallere, duygusalcılığa, toplumun tüm ahlaksal pisliğine karşıyım. Burjuva ahlakı, benim için ahlakın tersidir, çünkü ters kurumlar üstüne kuruludur: Din, vatan, aile ve toplumun diğer temel direkleri…” Joseph Kessel’in son noktasını 20 Şubat 1928’de Davos’ta…
Roberto Bolano çok sevdiğim bir yazar. Son beş yılda kitiphanemdeki yerini almış olan yazarı sevmemde, kitaplarını Türkçeye çeviren Zeynep Heyzen Ateş’in de katkısı var elbette. Tılsım raflardaki yerini alır almaz edindim ve büyük bir iştahla okumaya başladım. Z.H.Ateş bu kez çeviride bir adım öteye gidip bir de ‘kılavuz’ hazırlamıştı biz okurlara. 1968 Olimpiyatları öncesindeki günlere gittiğimiz roman, yıkıcı bir tarihi gerçeklikten, benzersiz bir anlatı kurmayı başarıyor. Alcira Soust Scaffo’nun gerçek hikayesine, Bolano’nun kurmaca karakteri Auxilio’nun zihniniden ulaşıyoruz. Her adımında tedirgin…
Adını sıklıkla duyduğum Arthur Schnitzler’i ilk kez Ölmek (Sterben) ile okumuş oldum. Yüz sayfayı bulmayan oylumuyla, rahatlıkla okunan bir novella. Ilık bir Mayıs gününde, huzurlu bir parkta, kitabını okuyarak Felix’i bekleyen Marie’nin görüntüsüyle açılan kitap, sonrasında bitmek bilmeyen bir huzursuzluğun resmini çiziyor. Tedirgin ve örtük konuşmalar kısa sürede, Marie’yi (ve biz okurları) acı gerçekle yüzleştiriyor. Felix’in ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğreniyoruz. Böylece Marie’nin (ve yine biz okurların) sayfalar boyunca taşımak zorunda kalacağı bir yükü omuzlamış oluyoruz. Üstelik yük giderek daha…
17 Aralık 2013, Türkiye Yayıncılığı açısından önemli bir gün. Sel Yayıncılık yayın yönetmeni İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz’un, Guillaume Apollinaire’in 1911 tarihli romanı Genç Bir Don Juan’ın Maceraları’nı çevirmek ve yayınlamaktan, “müstehcenlik” maddesine dayanılarak hapis istemiyle yargılandıkları davayı izlemek için İstanbul’a gelenler arasında Uluslararası Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı ve PEN İsveç Merkezi Uluslararası Sekreteri Ola Wallin de vardı. Açıkçası davayı izleyenler beraat bekliyordu. Ama erteleme geldi. 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise Yargıtay’ın iddiasını uygun bulmayarak, çocuk istismarı…
Kitabın adından başlayalım. Özgün adı “With Borges” olan kitabın Türkçe adı “Borges’in Evinde”. İyi yazar, iyi çevirmen Cem Akaş‘ın tercihi olsa gerek. Kitabın sayfalarında ilerlemeye başladıkça bu tercihin ne kadar yerinde olduğunu, kitabın ruhuna ne kadar yakıştığını düşünüyor insan. Çünkü Alberto Manguel‘in anlatısı ve Arjantinli fotoğraf ustası Sara Facio‘nun Borges’in evinde çektiği özel fotoğraflar bizi tam da bu dünyaya davet ediyor. Bu kısa anlatısında bizi Borges’le geçirdiği günlere götürüyor Alberto Manguel. 1948’de Arjantin’de doğan Manguel, okulu bitirdikten sonra Buenos…