Milliyet Kitap

cal00

24 Tem: “Yazar, kendini paralar”

Italo Calvino’nun Seçme Mektuplar’ı, aydın olmanın netlik ayarını yapıyor. “Yazmak her zaman faydalı bir şeydir. Yanlış şeyler yazarsan (ve tabii bunu fark edersen) o hatalardan sakınmayı öğrenirsin. Güzel şeyler yazarsan, bunlar daima güzel kalır ve onları bugün ya da beş yıl sonra yayımlaman fark etmez.” Bu satırlar Italo Calvino’nun, 19 Ocak 1947’de Marcello Venturi’ye yazdığı mektuptan. O gün için, 24 yaşındaki genç bir yazarın romantik cümleleri olarak okunabilir. Ama bugünden bakınca, 62 yıllık yaşamının tümünü inandığı değerlere adayan bir büyük…

0001697073001-1

12 Haz: Gelecek Daha Güzel Günler mi Getirecek?

Bir konunun iki ucundan tutmak, iki farklı bakış açısını aynı masada buluşturmak her şeyden önce bir iletişim edebi gerektiriyor. Öğretim sistemimizde kendisine bir ‘arena sporu’ olarak yer bulabilen münazaraların günümüzdeki karşılığı televizyonlardaki tartışma programları. Konuşmacının bilgisinden, düşünce sisteminden, tezinden çok neyi nasıl söylediğinin önemsendiği bu programlarda moderatör çaresizlik içinde sağa sola laf yetiştirir ve giderek bu da “gösterinin” bir parçası haline gelir. Konuşmacıların rolü de bellidir: “Bir avuç iktidar için” yola çıkıp “iyi, kötü ve çirkin”i oynamak. Kanada’nın önde gelen…

erdal-oz-den-turkan-ildeniz-e-mektuplar-9376545_3441_o

05 May: Bozkır yalnızlıktır

Erdal Abi, Tanıştığımız günü çok net hatırlıyorum. Seni ilk gördüğüm gün demiyorum ama, tanıştığımız gün diyorum. Hani elinde şipşak bir fotoğraf makinasıyla odaya  dalıp “Bak bana bakayım,” dediğin o gün. Tuhaftır, yüzümdeki şaşkın ifadeyi yakalamak için söylediğin o söz, bizim abi-kardeş ilişkimizi anlatan söz gibiydi. Aramızdan ayrıldığın 2006 yılına kadar ben hep “baktım” sana. Baktım ve görmeye, anlamaya çalıştım. Yazdıklarını tanışmamızdan önce okumuştum. Öykülerinin sokak aralarında uzun yürüyüşler yapmış, Gülünün Solduğu Akşam ile dik durmanın tanımını yazmıştım. Konuşmuştuk bunları zaten….

e0af02ce-dae8-4271-9da6-375a8ccc68f9

20 Mar: Edebiyat çevirisi mümkün müdür?

Yıl boyunca çok sayıda çeviri kitap okuyorum. Bazıları hakkında tanıtım yazıları kaleme alıyorum. Bu yazılarda kitabın çevirmenini de anmayı unutmuyorum. Bu değerlendirmeyi yaparken, kitabın Türkçedeki okunurluğu, anlaşılırlığı, yazarın kurduğu dünyanın dildeki yansıması, üslup bütünlüğü ve sürekliliği gibi noktalara bakarım. Bir çevirinin “iyi-kötü” olarak tanımlanması, kendi dilimdeki bilgimle başlar. Sonra tanıtım yazısına birkaç sözcükle yergilerimi ya da övgülerimi yazarım. Övgü sözcükleri bellidir; mükemmel, başarılı, akıcı… Edith Grossman’ın YKY tarafından yayımlanan Çeviri Neden Önemlidir? adlı kitabını okuduktan sonra bunun sığ bir yaklaşım…

fft251_mf21880945

03 Mar: Yazarların dünyasında hınzır bir yolculuk

1875’de bir hancının oğlu olarak Viyana’da dünyaya gelen Ernst Bellmer, kitapları çok seviyordu. Eline geçen her şeyi büyük bir hevesle, hatta hırsla okuyordu. 18 yaşına geldiğinde kendisi de yazmaya karar verdi. Birkaç yıl içinde en az 50 hikaye ve bir roman yazdı. Her şeyi yazıya dökme hastalığına, yani ‘grafomani’  hastalığına yakalanmıştı. Ama onu sona götüren bu hastalık değil, daha da bibliophagy oldu; Bellmer bir kitap kurdu idi, yani kitapları yiyordu. Ona göre kelimeler kağıda döküldükten sonra mideye indirilmediği sürece tamamlanmış…

Cntq1e0XYAAE4fC

21 Eki: Lotarya: Küçük bir kızın hafızası

Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında okuduğumuz haberler. O haberlerin bizden uzakta yaşandığına dair bitmek bilmeyen ikiyüzlülüğümüz. Korunaklı dünyamızı bütün o şiddetin, umutsuzluğun, trajedilerin dışında düşünmemiz. Oysa dünyanın hangi köşesinde olursak olalım o haberlerin, o hikâyelerin uzağında değiliz. Bir lotarya kartına bakıp şu satırları yazan Luz’un istediği de, dünyanın kötülüklerinden uzakta bir yerlere gidebilmek: “Ne zaman Deniz Kızı sorulsa, iki yanına sarkıttığı kollarıyla suyun üzerindeki vücuduna, uzun ve dalgalı saçlarına bakar ve o olduğumu hayal ederdim. Güzel veya yetişkin olduğu için…

kibritleri-cok-seven-kucuk-kiz-kitabi-gaetan-soucy-Front-1

20 Haz: Gaétan Soucy’den bir demir leblebi: Kibritleri Çok Seven Küçük Kız

Kısa ve sarsıcı bir roman olan Kibritleri Çok Seven Küçük Kız okurunu faşizmle yüzleştiriyor “Kardeşimle ben kâinatla baş etmek zorunda kaldık, çünkü baba bir sabah, daha gün ağarmadan, ruhunu sessizce teslim etti.” Çarpıcı bir giriş cümlesiyle  başlıyor Kibritleri Çok Seven Küçük Kız. Gaétan Soucy’nin romanı 1998 yılında yayınlandığında, edebiyat dünyasının büyük bir kısmı tarafından ayakta alkışlanmış ve okurlar arasında da heyecan uyandırmıştı. Daha ilk paragraf bitmeden farklı bir hikayeyle ve dünya algısıyla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz: “Kardeşimle bana parçalanıp dağılmamamız…

bulusma_kapak_low

21 Nis: Dünyaya Che’nin zihninden bakmak

Sonunda uykuya dalacağım ama önce kendime sormayı beceriyorum, acaba bir gün avcıların borazanlarının halen duyulduğu bölümden adagionun mazbut olgunluğuna, oradan da sessizce mırıldandığım allegro sona nasıl geçeceğimizi bilecek miyiz; karşımızda canlı kalanlarla uzlaşma becerisini gösterebilecek miyiz? Buluşma’nın ben-anlatıcısı söylüyor bunları. Yani, devrimci yoldaşları ile birlikte Küba’ya doğru giden Ernesto Guevara. Che ve devrimci arkadaşlarının, Granma adlı tekneyle çıktıkları bu yolculuk, Küba Devrimi’nin işaret fişeğini ateşleyen büyük buluşmanın çarpıcı hikâyesi.   Bu kısa ama etkileyici hikayenin yazarı, Latin Amerika edebiyatının en…

halk

24 Mar: Kemal Tahir/Samim Aşkın’dan Halk Plajı

Halk Plajı’nı bir sahaf ziyareti sırasında almıştım. Çağlayan Yayınevi’nin Şubat 1954 tarihli baskısının kapağı ilgimi çekmişti öncelikle. Bu kapakların ayrı bir hikayesi var, uzun uzun araştırıp yazmak lazım. Halk Plajı’nın kapak resminde arka planda bungalov tarzı bir plaj binası var; belli ki plajın büfesi. İçinde bir adam, önünde kasketli bir adamla bir kadın, çömelmiş şortlu biri ve şezlongda güneş banyosu yapan bir beyefendi. Ama kapak resminde ilk gözümüze çarpan bunlar değil elbette. Ayak bileklerine kadar denizin içinde duran hafif balıketi,…

51ef2f9f-f001-430d-8c3e-63c72f5f9ae7

23 Oca: George Orwell: Balinanın Karnında

George Orwell, Balinanın Karnında (Inside The Whale) denemesini 11 Mart 1940’ta yazmış. Yani otuz yedi yaşında. Denemesinin merkezine aldığı kitap da Henry Miller’ın Yengeç Dönencesi. Miller’ın bu kitabı kırk üç yaşında, türlü başarısız girişimden sonra ancak sevgilisi Anais Nin’in desteğiyle yayınlatabildiğini biliyoruz. Balinanın Karnında’yı ilginç kılan noktalardan biri bu iki yazarı, Orwell ve Miller’ı buluşturması. İngiliz yazarın Yengeç Dönencesi’nin anlatılma yöntemi ve dünyasından yola çıkarak yaşadığı çağın edebiyatıyla hesaplaşmasında ilginç olan şu: Miller’ın ilk romanının otobiyografik vurgularından dem vuran Orwell’in…