Öykü

sait-3

05 Eki: Sözlük.31

Z ZEMBEREK: Koskoca dünyanın minyatür bir temsilcisi gibidir sınıf; sınıfta zamanın akışını hayatlarının merkezine almış öğrenciler. Gemlikli Celil babasının hediyesi saatiyle sınıfın en önemli şahsiyetidir. Ne de olsa öğrencisinden öğretmenine herkesin tek bir soru vardır aklında: “Kaç dakika var?” Bıkmadan usanmadan cevaplar bu soruyu Celil; “on yedi dakika, beş dakika, üç dakika…” Hatta elli dakikalık dersin içinde “Daha kırk beş dakika var,” diye cevapladığı bile olur. Derken bir gün zembereği kırılır saatin, sınıfın o en önemli şahsiyeti Zemberek lakabıyla dalga…

kirlarda-bir-gun-butun-oykuleri-4-188720110827010922

16 Eyl: Kütüphanemizdeki “Öykü Kitapları” Rafı

Kütüphanenin karşısında durup, donuk gözlerle raflara baktığımız günler olur. “Ne okuyacağımı bilemiyorum,” kaygısı yerleşir içimize. Kimi zaman da okumaktan iyice uzaklaştığımızı, hiçbir kitapla mutlu olmadığımızı düşünürüz. Öyle günlerde kurtarıcı kitaplara, kurtarıcı yazarlara ihtiyaç vardır. En çok da öykülere ihtiyaç vardır. Elbette her okur “biricik” olduğuna göre isimler kişiden kişiye değişebilir ama çoğumuz için kesişim noktasında aynıdır: Anton Çehov. Çehov öyküleri bugüne kadar farklı çevirilerle farklı yayınevleri tarafından Türkçede yayımlandı. Bu çevirilerin içinde en mahir olanı Mehmet Özgül çevirisi. Mehmet Özgül…

08 Eyl: Sil Dürçmesi

Toplantı odasından alı al moru mor çıktı. Kapı yavaşça, yan masasında çalışan adamın delimsirek kahkahasının üstüne kapandı. Derin derin nefes almaya çalıştı; alamadı. Lavaboya koştu hemen; tuvalet demeye utanırdı. Aynada kendine baktı; belinden aşağıyı görebilmek için kuğu gibi uzattı boynunu. Sabahın köründe kalkıp nasıl da uğraşmıştı, kendini güzel hissedene kadar. Oysa beyaz bluzu, yüzündeki utancı daha da belirginleştirmekten başka işe yaramıyordu şu anda. Bir ay kadar önce arkadaşlarıyla balık yemeye gitmişti. Çöpçatanların tanıştırmak istediği bir bey de vardı masada. İlk…

atay

26 Ağu: Sözlük.30

T TAVAN ARASI: Türk edebiyatının en çarpıcı tavan arası Oğuz Atay’ın satırlarında gösterir kendini. Öykünün içinde ilerledikçe okurun yıktığı duvarlar kadar yaşadığı şaşkınlığın da sayısı artar. Yazının gücünün şaşırtıcılığıdır bu. Oğuz Atay’ın satırları dururken fazla söze gerek var mı? Işığın altından kaçmaya çabalayan bir hamamböceği takıldı gözüne, kendine geldi. El feneriyle izledi böceği: çirkin yaratık, yukarı çıkmaya çalışıyordu ağlara takılarak. Böceğin ayakları, elbiseyi parçalar diye korktu. Yıllar geçmişti, küçük bir dokunuşa dayanamazdı, kim bilir? İşte, boynundan yukarı doğru çıkıyor, yanağında…

22 Ağu: Kestane

Soğuk, kestaneci çocuğun çatlamış ellerine saldırıyor ama yüzündeki mutlu gülümsemeyi yok etmeyi başaramıyor. Küçük kesekâğıtları, büyük kesekâğıtları, el terazisi, gramlar, kepçe ve en çok da sıcağı gördükçe ateşli bir sevişmeye hazırlanırcasına kabuklarını terk edip çıplak kalan kestaneler, bu sert eller tarafından kırılgan bir keyifle okşanıyor. Kestanecinin kararlı gülümsemesi içimin fırtınasını büyük bir ustalıkla dindiriyor. Yeni bir yıl geliyor abi, diyor. Öyle, diyorum, öyle ama ben bir öncekini bitirmedim henüz. Kestane sonsuz bir öpücük gibi ağzımda dağılırken arkama dönüp yürüyorum. Kısa…

11 Ağu: Günden Kalanlar.31

• Dün Levent aradı. “Bir sorun mu var, Fil Uçuşu’nda niye yeni yazı yok?” dedi. Dostumun hem Fil Uçuşu’nu bu kadar düzenli takip etmesi hem de oradan yola çıkarak meraklanması hoşuma gitti açıkçası. (Aslında benim de ona çıkışmam gerekirdi, kendi bloglarının düzensiz güncellemeleri konusunda. Neyse, yeni bir blog açıyormuş, takibe alacağız elbette.) Evet, uzunca bir süredir Fil Uçuşu’na yeni bir yazı girişi yapmadım. Aslında yine de yapmayacaktım ama Levent’in sözlü saldırılarına maruz kalmak istemem. Üstelik dün twitter’da birkaç kişi, sabırla…

Yekta-Kopan-_Bir-de-BaktC4B1m-Yoksun_MC4B1sC4B1r_ArapC3A7a_C396S

11 Ağu: “Bir de Baktım Yoksun” Arapçada!

İnsan yazdığı bir metni ya da bir kitabını başka bir dilde görünce bir an yabancılaşıyor. Hele bir de harflerini bile tanımadığı bir dilde görünce iyice garip oluyor durum. Garip ama sevindirici. Bir süredir beklediğim bir haberdi. Sonunda Nermin Mollaoğlu kitapları getirdi. “Bir de Baktım Yoksun” Maikel Samuel ve Yusuf Doğan’ın ortak çevirisiyle ETRAC Yayınevi tarafından, Mısır’da yayımlandı. Ön kapak yukarıda, arka kapak da aşağıda. Yakın zamanda “Bir de Baktım Yoksun” ile ilgili başka güzel haberler de olacak.

cevat-sakir-7-276x300

24 Haz: Sözlük.28

D DENİZ YOLCULARI: “Şehirde yaşayanlar birbirlerine yabancı yaşar, yabancı ölürler,” der Halikarnas Balıkçısı, “oysa gemi yolcuları önce birbirlerine yabancı olsalar da aradan bir iki gün geçince bu duygu ortadan kaybolur.” Güverte yolcularına saç maşası satmaya çalışan adam, tezkere almış köylerine dönerken yavuklularına hediye saç maşası alan erler, hayal dünyası geniş -sekiz yaşındaki- çapkın oğlan çocuğu, küçük oğlanın gönlünü bir avuç tuzlanmış fıstıkla çalan otuz beş yaşlarındaki köy öğretmeni kadın, baktığı kadında ürpermelere neden olan denizci Davut, bütün bu insanlık sergisine…

16 Haz: Sözlük.27

D DAR SOKAK: Sarsıcı bir sevda öyküsünün etkileyici bir karakteri olarak çıkar karşımıza kentin doğusundaki daracık sokak. Her şeyin çok çabuk eskidiği bir çağda akasyaları savunan, güz yapraklarını sevdalıların üstüne döken dar sokak. İncinmiş bir sevdanın ağızda bıraktığı acıdan uzak, tepeden tırnağa giyindikleri sevdayla taşlarına basmaya gelen kumruları dört mevsim ağırlayan sokak. Daracık bir sokağa evreni, sıcağıyla soğuğuyla, karıyla yağmuruyla mevsimleri, sevdadan siteme, umuttan adanmışlığa nice duygusuyla insanlığı sığdıran bir öyküdür bu. Anlatıcı/kocası/annesi/delikanlı/kız akasyaların gölgesindedir; evdedir, dışarıdadır, içeridedir, özgürdür, tutukludur,…

16 Haz: Bir Kerim İnal Polisiyesi: Düzenli Aşk

Girişi tekrar edeyim. O zamanlar yazı başlığı Poli-Siyah Aşklar olan metinlerin yazarı Kerim İnal kimdir?Kerim İnal, 1998-1999 yılları arasında kısa süreliğine altzine’de boy göstermiş bir yazar. Aslında benim polisiye ve parodi merakımın bir sonucu. Bu iki yıllık maceradan sonra sessizce kayboldu ortadan. Yıllar sonra, 2007 tarihli KARBON KOPYA adlı kitabımda “Becerikli Bay Kerim İnal” öyküsünde tekrar çıktı ortaya. Hepsi bu. Geçenlerde arşiv dosyalarının içinde Kerim İnal’ın, altzine’de yayımlanmış birkaç metnini buldum ve Fil Uçuşu’na koymaya karar verdim. İşte, noktasına virgülüne…