Öykü

04 Haz: Bir Kerim İnal Polisiyesi: Sinek Kaydı

Kerim İnal, 1998-1999 yılları arasında kısa süreliğine altzine’de boy göstermiş bir yazar. Aslında benim polisiye ve parodi merakımın bir sonucu. Bu iki yıllık maceradan sonra sessizce kayboldu ortadan. Yıllar sonra, 2007 tarihli KARBON KOPYA adlı kitabımda “Becerikli Bay Kerim İnal” öyküsünde tekrar çıktı ortaya. Hepsi bu. Geçenlerde arşiv dosyalarının içinde Kerim İnal’ın, altzine’de yayımlanmış birkaç metnini buldum ve Fil Uçuşu’na koymaya karar verdim. İşte, noktasına virgülüne dokunmadan, yıllar önceki haliyle “Bir Kerim İnal Polisiyesi”. Sinek Kaydı Tülay’ın en sevdiği şey,…

16 May: Bir Gün Sonra

Ertesi sabah konuşacağım seninle. Bütün o düşünceler el yazımdan bir heykele dönüştükten sonra. Şehrin kambur duruşuna aykırı bir gölge, görmezlikten gelinemeyecek kadar güçlü bir iz. Bir his. Kalabalık bir caddede sağa sola çarparak başladığı geceyi, koyu bir mezarlığın mermer kokan tenhalığında midesi bulanarak noktalayan, kulağı plastikli bir köpek gibi yeniden okuyacağım bildiğim bütün kitapları. Sen, şehrin kahramanlıklarla dolu tarihini düşünürken, ben o kahramanlıkların harflerin farklı dizilişinden başka bir şey olmadığını fısıldayacağım içi geçmiş bir ağaca. Bak, hâlâ fısıldamaktan söz ediyorum,…

04 May: Sözlük.26

Ç ÇERBETAN: “Ne metin üç boyutludur ne de harita,” demiş bir söyleşisinde. Bir dünya haritasında “dünyayı” gördüğünü sanmak, bir metinde “bütün boyutlara” ulaşmak… İmkânsızlıklar… Bütün bu imkânsızlıklar Yücel Balku’nun edebiyatında aralık kapılara dönüşür… Parmağınızın ucuyla itebileceğiniz, ardındaki gizlere ulaşabilmek için cesaretten başka hiçbir şeye ihtiyacınızın olmadığı öykü kapıları… Iğdır’dan, İstanbul’dan, Sakarya’dan ve elbette Bursa’dan geçen bir çizgi… “Doğanın ritimlerinden kopmamış zaman anlayışı, ölümü de doğanın içinde bir anormallik olarak algılar. Cesaret de budur zaten son kertede: ölümü umursamamak, ölümü meşru…

04 May: Ubor Metenga! Yeniden!

“Özlem bitiyor!” diye başlayacağım söze. Ama bu sözü kendi cephemden kullanıyorum. Çünkü Ubor Metenga Buluşmaları’nı öncelikle ben özledim, biz özledik. Aslında Murat Gülsoy’la sıklıkla edebiyat üstüne, kitaplar üstüne konuşma fırsatımız oluyordu ama Ayfer Tunç, bir süredir yurt dışındaydı. Onun sohbetlerini ne kadar özlediğimi anlatamam. Dolayısıyla “Özlem bitiyor,” bir kalıp olmaktan öte anlam taşıyor bu kez. Can Yayınları’nın basın bültenini okuyunca keyfim yerine geldi. İlkini 6 Mayıs günü Erdal Öz‘ün Kendi Evinde öyküsünü konuşarak gerçekleştireceğimiz etkinlikler için diyor ki bültende “Ekibin ayrılmaz…

buke

03 May: Ahmet Büke’ye tebrik!

Kim ne derse desin; Türkiye’de öykü okunuyor. Büyük satış rakamlarından, tanınırlıklardan söz etmiyorum. Has okur öyküye hiçbir zaman sırtını dönmüyor. Öykünün dili ve düşünceyi çoğaltan, yorumlama yeteneğini geliştiren, şapka uçuran dünyası, okuruyla gönlünce buluşuyor. Bu buluşmaların kutlama anları var bir de; sadece yazarların değil, öykü okurunun da “Acaba bu yıl hangi yazar kazanacak?” diye merakla beklediği ödüllerin açıklandığı anlar. Hiç tartışmasız bu ödüllerin önde gelenlerinden biri de “Sait Faik Hikâye Armağanı”. Yarım yüzyıldan uzun bir süredir, Türkiye’de öykünün hareket alanını…

19 Nis: Biz babamızın öyküsüyüz!

Öykücü Seyit Göktepe’nin Kitap Zamanı’nda “Bir de Baktım Yoksun” için yazdığı yazı. 1. Bakmak, gözün işidir. Görmek, kalbin. Biliriz: Hep oradadır. Sevdiğimiz, özlediğimiz kim varsa oradadır. Duyarız onları. Yanımızda olmasalar da duyarız. İçimizde uyanan bütün duyguların kaynağı onlardır. Bazen seslerini işitir gibi oluruz. Bazen bir iç hesaplaşma onlarla birlikte başlar. Bazen derin bir sessizliktir, sürer gider aramızda. Sonra durup bakarız. Dönüp bakarız. Bir güvercin, şuradan şuraya uçar gibi. Ve sanki kendi canımızdan can gitmiş gibi anlarız: O, yoktur artık. Onlar…

yucel

28 Mar: Yücel Balku’ya bir pulsuz mektup!

Aklımda Yücel Balku var iki gündür. Yaş aldıkça hayattan, zamansız giden dostların hayali varlığına sığınıyor insan. Murat Gülsoy’la, Yücel’i konuşuyoruz sık sık; yakında yeniden yayımlanacak “Tayfanın Seyir Defteri”nin heyecanıyla avunuyoruz. O kitap için Murat’la birlikte kaleme aldığımız mektubu paylaşmak istiyorum bugün de… Ah be Yücel, erken yarım bıraktın bizi… Yücel Balku’ya bir pulsuz mektup Sevgili Yücel; Son görüşmemizin üstünden bir yıl geçmiş. Takvimlere bakmasak anlayamayacağız, günler, aylar, yıllar hangi arada işlerini bitirip, tarihin sayfalarına karışıyorlar. Hem zaten işi ne ki…

179188_2

28 Mar: Yücel Balku’ya selam olsun!

Yücel, aramızdan ayrılalı ne kadar çok olmuş. Soğuk, kasvetli, beter bir aralık gününde gelmişti acı haber. Yıl 2003. Hayalet Gemi’nin yazısıyla, yüreğiyle, cüssesiyle dev tayfası yok artık, diye bir haber. Olur mu öyle şey? Oldu. Bursa’ya ağu yağan bir sabahta son yolculuğuna uğurladık dostumuzu. Geçen ay Bursa’da aileyle birlikteydim. Semra Balku bir yanımda, Yücel’in “fotoğrafın çeyrekleri” dediği kızları Eylül ve Şeyda diğer yanımda, lafladık uzun uzun. Yücel’in vedasının ardından, bir yüce gönüllükle “Tayfanın Seyir Defteri: Bitmemiş Külliyat”ı yayımlayan Zeynep Çağlıyor,…

fcicekoglu

11 Mar: Sözlük.24

Y YOSUN KOKUSU: Öyle çok başlık çıkabilir ki bu öyküden… Unutulmuş, unutturulmuş, kabuğunun değişimi saklanmış bir İstanbul’dan on üç adımlık avluya tek güvercin kanadıyla gelen sevince kadar… Açlık grevinden bir şahinin gözlerinden okunan o çarpılmış şehrin ruhuna kadar… Bir de çamaşır günü avluya serilen nemli çarşaftan burunlara vuran küf kokusu vardır. O koku yosun kokusuna dönüşür, köpük köpük, çöp çöp yayılır belleklere, bir ufak hatıranın peşinde sürüklenen bedenlere… Gün gelir, zincirler kırılır, nemli çarşaf kokusunda aranan deniz bir kol boyu…

404552karb

21 Şub: Kara Kedinin Gölgesi

Kara Kedinin Gölgesi adlı kitabım 2005 yılında yayımlandı. Her kitap özeldir ama bu kitabın bendeki yeri biraz farklıdır. Temür Köran’ın desenlerinin de bu kitap bütününün oluşmasında büyük bir önemi vardır. Geçenlerde, edebiyatımızın çok özlediği Füsun Akatlı’nın, Kara Kedinin Gölgesi için Milliyet Kitap Eki’nde yazdıkları çıktı karşıma. (Yine aynı kitap için yapılmış bir-iki söyleşi de buldum dosyalar arasında, belki daha sonra onları da paylaşırım.) İşte, övgüsüyle, uyarısıyla Füsun Akatlı’nın kaleminden Kara Kedinin Gölgesi. “ARTIK, ÖYKÜCÜLÜĞÜMÜZDE YEKTA KOPAN’IN ÖZGÜN BİR YERİ VAR…”…