Yusuf Çopur, değerli bir eğitimci ve yazar. Taraf Kitap için “Aile Çay Bahçesi” ile ilgili bir söyleşi yapmak istediğini söylediğinde çok sevindim. Bir süredir Belçika’da yaşıyor Yusuf Çopur. Dolayısıyla bu söyleşiyi internet üstünden yaptık. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle… Öykü geleneğinden gelen biri olarak ikinci romanınızla çıktınız okur karşısına. Öyküden romana nasıl bir yolculuğun ürünü Aile Çay Bahçesi? Kurmaca metinlere bir bütün olarak bakmayı seviyorum. Okurken de yazarken de ve yazmak üstüne düşünürken de kendimi türlerin arasına sıkıştırmayı, metinle ilişkiyi…
Roman
21 Kasım 2013 tarihli Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki için Gamze Akdemir’in yaptığı söyleşi… Müzeyyen ne zaman yeni bir hedef belirlese hayatında, karışıyor zaman. O hedefe ulaşıncaya kadar karmakarışıyor dünyası. Hayat kovalıyor özellikle baba-kızın ense takibinden, kaçar gibi yaşıyorlar onlar da… Saatteki o “saniye kolu” ise durmadan koşuyor, o koştukça Müzeyyen nefes nefese! Ve evvel zaman içinde Çınaraltı Aile Çay Bahçe’nde evlenmiş, saatçi Nejat Bey ile elleri çamaşır suyu kokulu evhanımı Meral Hanım’ın o cici kızı, uslu kızı, aferinlik Müzeyyen asıyor…
Selim İleri, Radikal Kitap’taki köşesinde “Aile Çay Bahçesi” ile ilgili okuma notlarını paylaştı. Ben de o notları Fil Uçuşu’nda paylaşıyorum. İşte Selim İleri’nin kaleminden “Aile Çay Bahçesi”. Gün günden dostluğum pekişiyor kitaplarla, eski kitaplar, yeni kitaplar, günlerim onlarla geçiyor. Gözlerim eskiye oranla daha çok yoruluyor ama, okumak ruh sağlığımı koruyor. Hatta yalnızca okumak şifalı geliyor… Yekta Kopan’ın Aile Çay Bahçesi’ni (Can Yayınları) bir solukta okudum. Yekta Kopan baştan beri edebiyatın içinde kalmayı yeğledi; 2001’de Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri’ni okumuştum, yeniliğe…
Aile Çay Bahçesi’yle ilgili ilk söyleşi Radikal Kitap Eki için, Burcu Aktaş tarafından yapıldı. Aile çay bahçesi… Ailenin öğretilmiş “mutlu ve kutsal” görünümünün ardındaki mutsuzluğu, ikiyüzlülüğü anlatan bir yer. Yekta Kopan’ın yeni romanına bu ismi seçmesi elbette tesadüf değil. Çünkü Kopan kitabında bir aile hikâyesi anlatıyor. Bunu yaparken iki kız kardeşi merkeze alıyor. Psikolojik yapısı ince ince dokunan Aile Çay Bahçesi, Müzeyyen ile edebiyatımıza unutmayacağımız bir karakter armağan ediyor. Kopan, metinlerinde sıradanlığın içinde saklı duran etkileyiciliği bir anda önümüze koyar. Bu…
Aile Çay Bahçesi ile ilgili söyleşileri, her şeyden önce kendime düzenli bir arşiv olsun diye, Fil Uçuşu’nda paylaşmaya çalışacağım. Aşağıda Cem Uçan’ın BirGün gazetesi için yaptığı söyleşi var. Aile Çay Bahçesi, Yekta Kopan’ın Can Yayınları’ndan çıkan yeni romanı. Roman, aile kurumu, birey olmak ve bir başkasının varlığına göre tanımlanmak gibi temel insani meseleleri odağına alıyor. Ana karakter Müzeyyen, evreni ve kendi konumunu anlamak için cevaplar kadar soruların da önemli olduğunu okura hatırlatıyor. Biz de kitabın raflarda yerini almasının hemen ardından…
Sabit Fikir: İyi dergi. Büyük bir beğeni ve ilgiyle takip ediyorum, okuyorum. elif Bereketli, tartışmasız harika bir ekiple, çok iyi dergicilik yapıyor. Dolayısıyla “Aile Çay Bahçesi” ile ilgili bir yazıyı ‘Sabit Fikir’ bünyesinde görünce hem heyecanlandım, hem sevindim. Burcu Arman, samimi yazmış. Bundan öte ne ister insan. Teşekkür ederim. Bir teşekkür de, yazıya yaptığı desen için Dilem Serbest’e. Bu desen, beni ilk kez Müzeyyen’in suretiyle tanıştırdı. Yazının aslının sabitfikir.com adresinde olduğunu hatırlatarak paylaşıyorum. Önyargılar nasıldır bilirsiniz. Yani aslında bilmezsiniz ama…
Kurt Wallander’in herhangi bir macerasını okumuş olanlar için bu yazının önemi olmadığını bilerek başlıyorum yazmaya. Ne yazarsam yazayım, övsem de yersem de umurunda olmayacaktır has Wallander okurlarının. Uzun zamandır beklenen ‘veda’ kitabı Huzursuz Adam çoktan başuçlarındaki yerini almıştır bile. Ama konuyu artık altmışına gelmiş dedektifle sınırlı tutmamak lazım. Biliyorum ki bu kitapla ilgili olarak çok daha geniş bir kitlenin, koşulsuz kabulü söz konusu; Henning Mankell okurlarının. Genel bir tanımla ‘Nordic Noir’ olarak adlandırılan İskandinav polisiyesinin tartışılmaz usta isimlerinden Mankell’in ülkemizde…
Bir kitabı yıllar sonra yeniden elime aldığımda, altı çizili yerler var mı, kenarına köşesine notlar almış mıyım diye bakıyorum öncelikle. Eğer sıklıkla ‘yeniden okuma’ yaptığım bir kitapsa, önceden aldığım notları ezberliyor, altını çizdiğim satırların sayfalarını gözü kapalı bulur hale geliyorum. Her yeni okumada, yeni cümleler çiziliyor, yeni notlar alınıyor. Katmanlar oluşuyor. Kitapla ilişkimi, hayatla ilişkimi, geçen yıllarımı bana anlatan katmanlar. O katmanların en altında bir yerde, artık derinler diyebileceğim bir uzakta, en saf halim duruyor. O kitapla aramda geçenlerin en…
John Banville’in Benjamin Black imzası ile yazdığı “Gümüş Kuğu”, 1950’lerin Dublin’inde geçiyor.Man Booker ödüllü John Banville üretken bir yazar. 2006 yılında okuruyla tanıştırdığı ikinci imzası Benjamin Black de öyle. “Gümüş Kuğu”, Benjamin Black adıyla yazdığı ikinci polisiye. Roman daha ilk sayfalarından başlayarak, okurunu gizem-macera-gerilimden öte, yazı sanatının dinamikleriyle etkileyeceği müjdesini veriyor. Bunda Levent Göktem’in akıcı ve özenli çevirisinin de önemli bir payı var. Çoğu zaman durgun bir sahneyi bile heyecanlı hale getiren, polisiyede ihtiyaç duyacağımız bilgileri gözümüze sokmadan, sahnelerin akışına…
“Günlerin Köpüğü”nü 1984 yılında okumuştum. On altı yaşımdaydım. Heyecanlı ve aşıktım. Kitabın büyük bir bölümünü Kuğulu Park’ın banklarında okuyup bitirmiştim. Bildiğim bir okuma deneyiminin sunduğundan çok farklı sayfalar vardı karşımda. Farklı bir dünya. Ama o özel dünyanın, yeni kelimelerin, farklı anlatımların, özgür zaman-mekan anlayışının içinde öyle bir aşk hikayesi duruyordu ki karşımda bitmeyen bir coşkuyla, ezberlemek istercesine okumuş, sonrasında da yorulmaz bir Boris Vian takipçisi haline gelmiştim. Boris Vian edebiyatının önemli bir yeri vardır hayatımda. Türkçeye çevrilmiş bütün eserlerini defalrca okudum….