Roman

gizliajan

20 Kas: Bitirmekte zorlandığınız kitaplar hangileri?

Elbette soruyu duyar duymaz burun kıvıran olacaktır. “Ben ne olursa olsun, başladığım kitabı bitiririm,” diyerek ukala bir bakış atacaktır soruyu sorana. Ama sorunun yol arkadaşı olan da vardır; benim gibi. İtiraf ediyorum, bitirmekte zorlandığım, dahası bitirmeden kenara koyduğum çok sayıda kitap vardır. Bunun, yani bir kitabı erkenden terk etmenin okurun en doğal hakkı olduğunu düşünürüm. Gerçi iyi okurun direnci fazladır. Üstelik yıllar içinde edinilmiş tecrübeyle, kendi değerlerine göre elemeyi yolun başında yapar. Kendi okuma meşrebine uygun kitapla buluştuğu anda, hangi…

PAUL_S1

18 Kas: Pal Sokağı Çocukları

Günün birinde “Çocukluk yıllarında okuyup da unutamadığın kitap hangisiydi?” diye soracaklar. Büyük insanlar olacak bunu soranlar; bıyığıbeyaza çalmış adamlar, sesleri sigaradan kırçıllaşmış kadınlar. Şu anda elinin altındaki kitabın adını vereceksin onlara. Tam o anda yoldaşını ihbar etmiş,oyun oynadığınız arsadan bir avuç toprağı karşı çeteye vermiş olacaksın. O özgürlüğün bir anını bile satmamak için ettiğin yemin yankılanacak zihninde. Bu kitabı, ikiyüzlü yetişkinlerin kirli dünyasında kurban taşına yatırdığın için kendiden nefret edeceksin. Onlar ne anlar ruhunu satmadan yaşamanın değerini? Onlar ne anlar…

pessoa

29 Eki: Pessoa: Lizbon’da Bir Yazı-Adam

   İşte, hayatta hiçbir şey yapmadan yirmi sekizinci yaş günüme vardım -hayatta hiçbir şey, edebiyatta ya da kişiliğimde hiçbir şey. Şu ana dek en eksiksiz yenilgiyi tattım. Heyhat, daha ne kadar sürecek bu?    Vicdanımı yokladıkça, hayatımı oluşturan hiçlikten dolayı kendimi o kadar az bağışlayabiliyorum.    Bunca gecikmeme yol açan dehşetli şey ne ola ki?    Yetersiz okumalarım, pratik zekâ eksikliğim […] Bu satırların yazarı sadece edebiyatın değil dünya tarihinin en dikkat çekici kişilerinden birine Fernando Pessoa’ya ait. Ya da…

23388

15 Eki: Yazamamak

* Günlüğünü kendiliğinden üçüncü şahıs olarak tutan Bay Rüya, bu yolla kendi davranışlarını daha iyi yargılayabileceğinin ve bunun ötesinde şurada burada kendisini birinci şahısken olduğundan biraz farklı göstererek ifadelerini baharatlandırdığının farkına varır. Sadece bu baharatın sunulan yemeğin tadını mı kaçıracağını, yoksa tadı tuzu mu olacağını bilmek gerekir. Yıllar önce İletişim Yayınları’nın arkası gelmeyen minik kitaplarından birinde, Robert Pinget imzalı “Yazamamak”ta okuduğum bu satırlar sıklıkla aklıma gelir. Yazmak-yazamamak ekseninde fragmanlardan, notlardan, iç döküşlerden ve hatta korkusuzca sabuklamalardan mürekkep kitabın bu satırları,…

05 Eki: Uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplar listesi

Kimi alındı kütüphanenin bir köşesinde sırasını bekliyor. Kimi henüz alınamadı; alınacaklar listesinde bir madde olarak duruyor. Kimilerinin arka kapağı okundu, birkaç sayfası karıştırıldı. Kimilerinin hakkında çıkan yazılara bakıldı ama etkilenmemek için tam olarak okunmadı. Bazen böyle oluyor işte; uzun zamandır okunmayı bekleyen kitaplar listesi oluşuveriyor. Üstelik giderek büyüyor o liste; örneğin tam bunları yazdığım sırada Yaşar Kemal‘in “Çıplak Deniz Çıplak Ada”sı göz kırpmaya başladı bile. Listenin bir kısmını Fil Uçuşu okurlarıyla paylaşmaya karar verdim. Listedeki bütün kitapları alacak mıyım, okuyabilecek…

bellatin

11 Eyl: Çin Daması: Bedenin Huzursuzluğu

Mario Bellatin, kurduğu dünyayı, olayların hızlı ve tedirgin edici akışına emanet eden bir yazar. Öncelikle süslemelerden, dil oyunlarından, kurgu cambazlıklarından uzak bir okuma alanı içine davet diyor okurunu. Öyle hızlı bir tempoda, ardı ardına diziyor ki olayları, okur bir süre sonra, sanki basit bir el hareketiyle, öylesine devet edilmiş olduğu bu dünyanın bir parçası, hatta giderek tutsağı olmaya başlıyor. Yazarın anlatı gücü de bu noktada devreye giriyor zaten. Basitin çekiciliğine hapsediyor okurunu. Sayfaları hızla çevirmeye, olay akışının hızında bir okuma…

13 Tem: Dünya böyle, değişmez!

Torsten Krol yine karşımızda. Dünya edebiyat basınını 2000’lerin sonunda meşgul eden “Torsten Krol takma adıyla yazan ünlü yazar aslında kim?” dosyasını tekrar açmaya gerek yok. Ama hazır sözü geçmişken, o dönemde bu pseudonym olayının arkasındaki ismin Stephen King olduğuna dair yankılanan şehir efsanelerini hatırlatayım. Daha önce ‘Callisto’ adlı romanını okuduğumuz Krol’un ilk romanı ‘Yunus İnsanlar’, yine Everest Yayınları etiketiyle ve usta bir edebiyatçının, Pınar Kür’ün çevirisiyle Türkçede. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrası. Hitler’in göğsüne taktığı Demir Haç’ın gururunu yaşayamadan Rus…

yapi-kredi-yayinlari-jean-louis-fournier-son-siyah-sacim-ve-ihtiyar-delikanlilara-bazi-ogutler-978975082291920120613003053

29 Haz: İnsan Yaşlandığını Ne Zaman Anlar?

Son zamanlarda, çevremdeki kimi dostlar sıklıkla yaştan-yaşlanmaktan söz eder oldular. Duygular tıkandığında “Eh yaşlanıyoruz artık, olacak o kadar,” klişesinin ardından el sallıyorlar kimi zaman. Ne yalan söyleyeyim, ben de farklı değilim. Varsa ufak bir farkım, şudur belki: Korkmam. “Yaşlanmıyoruz, yaş alıyoruz,” ya da “Ne yaşlanması, bu sadece olgunlaşma,” klişelerini de sevmem. Yine de bütün bu, huysuzluklar senfonisinin içinde iyi bir keman solosu duymaya ihtiyacım varmış. O ses de Jean-Louis Fournier‘nin kitabıyla geldi: Son Siyah Saçım (ve İhtiyar Delikanlılara Bazı Öğütler) 1938’de…

irina

16 Haz: Kendine Ait Bir Oda

Ellisini çoktan geride bırakmış dul Maguy, torunu Felix’in ender bulunur bir lösemi türüne yakalanmasıyla büyük sarsıntı geçirir. Üstelik Felix’in babası Jean-Philippe, bu süreçte maddi-manevi her tür desteği esirgemektedir. Belçika Radyo Televizyonu’ndaki konuk karşılama hostesliği görevinden emekli olmuş Maguy’ün 1227 Avroluk maaşıyla, ayda fazladan 2000 Avro gerektiren bu ilaç tedavisini karşılaması mümkün değildir. Hızla ve büyük miktarda para kazanmak zorundadır. Bir-iki başarısız iş girişiminden sonra, rastlantı sonucu gördüğü “Hostes Arıyoruz” ilanı Maguy’ün hayatını değiştirecektir. Mekanın sahibi Camille, ilandaki hostes kelimesinin, ‘fahişe’…

gary

06 Haz: Onca Yoksulluk Varken

Romain Gary‘nin, Emile Ajar adıyla yazdığı muhteşem romanı Onca Yoksulluk Varken‘i ilk olarak yirmi yaşımda okumuşum. Gary-Ajar olayından en az romanın kendisi kadar etkilenişimi, yazarın her iki isimle yazdığı romanlara büyük bir açlıkla saldırışımı gayet net hatılrıyorum. Kitabın sonundaki Emile Ajar’ın Yaşamı ve Ölümü isimli metni defalarca okumuş, kimi noktaları referans alarak kendime yeni okuma haritaları çıkarmıştım. Sonraki yıllar boyunca, kitapsever biri, okuma önerisi istediğinde aklıma ilk anda gelen kitaplardan biri olmuştur bu kitap. Elbette bu tutukuda, Vivet Kanetti‘nin mahir…