Sinema

13.-EFF-AfiC59F

27 Nis: Eskişehir’de Sinema Havası!

Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim elemanlarının, öğrencilerin ve çalışanların harika bir eseri var: Uluslararası Eskişehir Film Festivali. Bu yıl 1-8 Mayıs tarihleri arasında 13.kez gerçekleştirilecek. 51 uzun metraj ve 40 kısa film ile güçlü bir seçkisi var. Yani boş yere şöyle demiyorlar: “Anadolu Üniversitesi Sinema Kültürünü Geliştirme Birimi tarafından düzenlenen, Türkiye’de ‘üniversite’ kimliği taşıyan uluslararası uzun metrajlı tek film festivali olan Eskişehir Film Festivali, 13. yılında büyük bir heyecan ve coşku ile hazırladığı programı seyircilerine sunuyor…” Onur Ödülleri’nin Türker…

512

14 Nis: Nuri Bilge Ceylan bir kez daha Cannes’da!

“Bir Zamanlar Anadolu’da” Altın Palmiye için yarışacak. Nuri Bilge Ceylan, iki yıl önce Cannes’da, ÜÇ MAYMUN filmiyle “En İyi Yönetmen” ödülü anldığında biz de NTV ekibi olarak oradaydık ve bu mutluluğun tanığı olmuştuk. Şimdi Ceylan, daha önce de ödüllerle ayrıldığı, jüri üyeliği yaptığı Cannes’a bir kez daha gidiyor. Bu kez son filmi BİR ZAMANLAR ANADOLU’DA ile, bir kez daha Altın Palmiye için yarışacak. Filmin çekimlerinin büyük bir bölümü Kırıkkale’de gerçekleştirildi. Başrollerinde Taner Birsel, Yılmaz Erdoğan, Ahmet Mümtaz Taylan gibi usta…

13 Nis: THY yolcuları ne seyrediyor?

Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu iyi bir dosttur. Sektörün içinde olanların çok yakından tanıdığı bir isim. İlk filmi “Siyah Beyaz” sayesinde sadece sektör çalışanları değil, sinemaseverler de yakından tanıdı Ahmet Boyacıoğlu’nu. Dün, Ankara Sinema Derneği’nden bir e-posta geldi. Ahmet’in, THY Genel Müdürü Temel Kotil‘e yazdığı bir mektup vardı ekte. Ben de bu mektubu dikkat çekici bulduğumdan, olduğu gibi paylaşmak istedim. İşte Ahmet Boyacıoğlu’nun mektubu: Sayın Kotil, İki hafta önce yaptığım İstanbul – New York yolculuğu sırasında uçakta sunulan sinema filmleri…

nietzsche

06 Nis: Varolmanın Dayanılmaz Ağırlığı

Mutter, ich bin dumm! (Béla Tarr’ın Torino Atı filmi üzerine notlar.) 1. Vikipedi’den alıntı: “3 Ocak 1889’da polis tarafından kargaşa çıkarmaktan tutuklandı. Gerçekte orada tam olarak ne olduğu bilinmiyor fakat söylentiler, Nietzsche’nin kırbaçlanmakta olan bir ata sarıldığı ve ağlayarak onu korumaya çalıştığı, sonra yere yığıldığı üzerinedir.” Béla Tarr, filminin girişinde, simsiyah bir ekran üzerine, bir dış ses aracılığıyla bize şiirselleştirerek aktardığı bu olayın sonrasında Nietzsche’nin iki gün boyunca bir divanda hareketsiz ve sessiz yattığını ve on yıl sürecek bir sessizlikten…

hqdefault

03 Nis: Pina!

Pina Bausch, Türkiye’de iyi bilinen bir isim. Dansı, sadece bedenin bir uzantısı olmaktan ötelere, zihinsel bir süreklilik durumuna taşıyan, benzersiz bir kadın. Sessizliği dansın bir parçası haline getirebilmiş bir sahne düşünürü. Minimalist bir destan. Hüzün ve mutluluğu bir bedenin farklı uzuvlarında, aynı anda var edebilen koreografilerin yaratıcısı. Aşkı, hiçleşme noktasına ulaşacak kadar uç noktalara götüren bir devrimci. Günümüz modern dansının alfabesini yazan isimlerden biri. Bütün duyguların iki ucu arasında korkusuzca gidip gelen, yaşam kadar gerçek bir pagan. Bu garip dünyayı…

29 Oca: Ankara’da Yarışacak Filmler Belli Oldu

22. Ankara Uluslararası Film Festivali, bu yıl 17 – 27 Mart tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Hafta içinde Uzun, Kısa ve Belgesel Film Yarışma bölümlerine başvuran filmlerin ön eleme sonuçları açıklandı. Bu arada tüm kategorilerin toplamında yoğun bir katılım olduğunu da söylemek gerekiyor. Festival’in yarışma ve yarışma dışı bölümlerine bu yıl 640 başvuru yapılmış. (Ulusal Uzun Film Yarışması için ise toplam 20 film başvuruda bulunmuş.) Ön eleme seçici kurulunun yarışmaya katılmasına karar verdiği 10 filmi sıralayalım: 1. Çoğunluk- Seren Yüce 2. Gölgeler…

sound

23 Oca: Günden Kalanlar.19

• “The Sound Of Music”in şarkılı-danslı sahnelerini izledim sabah, daha önce hiç düşünmemiştim ama Robert Wise gerçekten de “baba” bir yönetmen. En kısa zamanda “West Side Story”i tekrar izlemeli. • Blog yazılarına gelen yorumlara cevap yazmak konusu yine kafamı kurcaladı. Hangi yoruma yazmalı hangisine yazmamalı derken, sessizliği tercih ediyorum. Aynı şey twitter için de geçerli. Arada bir “Hadi, herkese cevap ver,” diyorum, sonra ne diyeceğimi bilemiyorum falan. Bu da böyle bir ruh hali işte. • Akşam Thomas Bernhard okudum. “Ses…

bal-poster

20 Oca: Bal’ın Oscar yolculuğu sona erdi!

Oscar’da Yabancı Dilde En İyi Film dalında aday olacak filmler için 9 filmlik ilk liste açıklandı. 25 Ocak günü, bütün adaylarla birlikte 5 filmlik asıl liste, bir başka deyişle final gecesi heyecan yaşayacak olanların listesi de açıklanacak. Ne yazık ki, Semih Kaplanoğlu imzalı “Bal” ilk listeye giremedi. (Bu güne kadar bu listeye sadece Nuri Bilge Ceylan imzalı “Üç Maymun” ile girmiştik.) Yabancı basından takip edebildiğim kadarıyla ilk 5’e girebilecek filmlere öncelik verdiğim, 9 filmlik liste şöyle: 1. Kanada – Incendies…

oscar_2011-535x334

13 Oca: Oscar’a Giden Yol…

Oscar adayları 25 Ocak’ta açıklanacak. Altın Küre’ler, BAFTA’lar derken 27 Şubat’ta sahiplerini bulacak 83.Akademi Ödülleri öncesinde öne çıkan filmleri hepimiz ezberleyeceğiz. Sosyal Ağ (David Fincher) ve Başlangıç (Christopher Nolan) gibi önceden izleme şansımız olan filmlerin yanı sıra Coen Kardeşlerden “True Grit”, Danny Boyle’dan “127 Hours”, Derek Cianfrance’dan “Blue Valentine”, Tom Hooper’dan “The King’s Speech”, Lisa Cholodenko’dan “The Kids Are All Right”, Roman Polanski’den “The Ghost Writer”, Peter Weir’den “The Way Back”, Debra Granik’ten “Winter’s Bone”, Darren Aronofsky’den “Black Swan”, David…

03 Oca: Aronofsky: Ölümsüzlük ne yana düşer?

Odalarda dolaşmayı seviyor Aronofsky. Evlerin dış dünyaya kapalı odalarında ve karanlık koridorlardan ulaşılan –kimin kapısı kilitli- hafıza odalarında. Filmin bütün yükünü taşıttığı öznesiyle birlikte o odalarda bir aşağı bir yukarı yürüyor; bir çeşit bitmek bilmez tutukluluk hali, bir çeşit kişisel hapishane. Çoğu zaman kamerayı o öznenin tam da sırtına yüklüyor, hayatın bütün dertlerini taşıttığı kahramanının, sırtındaki kamerayla, biz izleyicileri de taşımasını istiyor. Yakın durmayı seviyor Aronofsky. Hikayenin bir parçası olmamızı sağlayacak kadar yakın tutuyor bizi kahramanına. Onunla uzun yürüyüşler yapmamızı…