Dün sosyal medyada bir kitap önerdim. Stefan Zweig‘dan Mecburiyet. Ressam Ferdinand ve karısı Paula’nın yaklaşık iki güne sığan hikayesi, güçlü bir sivil itaatsizlik metni. Kendi hikayesine benzer bir noktadan yola çıkan Zweig, zihnindeki gel-git’i bu iki karaktere bölmüş. Böylece devlet makinesinin amaçladığı savaş ile insan olmanın arzuladığı barış arasındaki tartışmayı da aktarabilmiş. “İnsanlığın ötesinde bir vatanım, insanları öldürmek gibi bir hırsım yok ama beni ele geçirdiler, askere gitmek zorundayım” diyen ressam Ferdinand ile “İnsanın tek bilmesi gereken, insan olduğu ve…
Stefan Zweig
Yayıncılık dünyası hala Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna konusuna, satış rakamları üzerinden şaşırmaya devam ediyor. Elbette sevindirici şaşkınlıklar bunlar. Çünkü Kürk Mantolu Madonna hala çok satanlar listesinde. Hatta İçimizdeki Şeytan da yeni baskılar yapmaya başladı. Benzer bir durum Can Yayınları tarafından yayınlanan bütün George Orwell kitapları için de geçerli. 1984 ve Hayvan Çiftliği elbette açık ara önde gidiyor ama diğer Orwell kitapları da oldukça iyi satıyor. Marquez, Camus, Kafka, Steinbeck ve başka isimler de var bu listeye eklenebilecek. Peki nedir bu…
Yayıncıların dilinden konuşacak olursan “teliften düşmüş” kitapların aynı zamanda okurun kafasını karıştıran kitaplar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. O meşhur klasikler iyi-kötü çevirilerle, özenli-özensiz baskılarla birçok sayıda yayınevi tarafından basılır, okurun karşısına getirilir. Sonuçta olan okura olur. Kafalar karışır. Çevirisiyle, redaksiyonuyla, baskısıyla ve daha pekçok özelliğiyle alkışı hakeden yayınevlerine lafımız yok. Ama tam bu noktada okurlara bir öneri; sadece kitabın adıyla, yazarıyla ilgilenmeyin; yayınevine, çevirmenine, editörüne mutlaka bakın. İyi okur olmanın bir adımı da, iyi kitaba doğru kaynaktan ulaşmayı öğrenmek. Şimdi gelelim…