Kediler Güzel Uyanır sonrasındaki söyleşilerden biri de, Can Yayınları binasında Ümran Avcı ile Habertürk Gazetesi için yaptığımız söyleşiydi. Bu söyleşileri Fil Uçuşu‘na alma nedenim, biraz da kendime arşiv oluşturmak gayesinden geliyor. Ümran’la uzun bir sohbet gerçekleştirdik, o sohbetten gazete sayfasına sığacak ölçüye gelen sözlerimiz 24 Kasım’da yayınlandı. Kitapta, kısa, çok kısa öyküler var. Ama ne çok şey anlatıyor… Bu kitabın metinlerin bazısının kısalığına rağmen çok geveze olduğuna, bazılarının da bir öncekinden daha uzun bile olsa daha sessiz olduğuna inanıyorum. Derleme…
Ayfer Tunç
19 Kasım’da TÜYAP tarafından düzenlenen 30. İstanbul Kitap Fuarı’nda olacağım. Önce Murat ve Ayfer’le birlikte bir söyleşi yapacağız. Söyleşinin künyeri tam olarak şöyle: 19 Kasım Cumartesi TÜYAP Kitap Fuarı Heybeliada Salonu 14.30-15.30 Söyleşi: ” Edebiyatın Gayrımeşru Çocuğu Öykü / Can Yayınları 30. Yıl Öykü Şenliği” Konuşmacılar: Ayfer Tunç, Yekta Kopan, Murat Gülsoy Düzenleyen: Can Yayınları Söyleşinin ardından, 15.30-17.30 arasında, İmza Salonu 1B’de kitaplarımı imzalayacağım. “Kediler Güzel Uyanır”dan sonraki ilk imza olacak bu. Ayrıca “Fildişi Karası” ve “İçimde Kim Var”ın yeni…
Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy ile birlikte önceleri radyo ortamında, ardından Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinde ve kitap fuarlarında, son olarak da Can Yayınları ve İKSV ortaklığıyla Salon’da yaptığımız “Ubor-Metenga Etkinlikleri” başlıyor. Etkinlikler bu kış da devam edecek ve yine bir öykünün çözümlemesinden yola çıkarak yazarının dünyasını mercek altına yatıracağız. Önümüzdeki iki oturumu, Türk Edebiyatı’nın genç yaşta kaybettiği iki yazara ayırdık. Kasım ayında Ali Teoman’ın, Aralık ayında Yücel Balku’nun yazarlığı üstüne konuşacağız.
• Geçenlerde, bir blogun son güncellemelerini okumadığım için en hafifinden özensizlik ve ilgisizlikle damgalandım. Tanıdıklarımın ya da blogunu takip etmemi rica edenlerin yazdıklarını okumaya özen gösteriyorum çoğu zaman. Ama atladığım, okumak istemediğim hatta okurken sıkılıp bıraktığım da oluyor. Tıpkı, şu anda bu yazıyı okumakta olan birinin, sıkılıp-beğenmeyip bırakma hakkı olduğu gibi. Okurun, özgür irade alanında bırakılmadığı, okumak-eleştirmek ve yorumlamak zorunda bırakıldığı, bunun aksinin kabul görmediği bir durum garip geliyor bana. Kitaplar öneriyorum; buradan, twitter’dan. (Milliyet Kitap Eki’nde yazdıklarıma da, dense…
• 6 Mayıs Cuma akşamı, uzun aradan sonra gerçekleşti Ubor Metenga Oturumu. Özlemişiz. Ayfer konuşurken dönüp şöyle bir baktım. Bu sohbetlerin kişisel tarihimdeki yerini düşündüm. Sadece radyoda ya da böyle dinleyici/izleyici karşısında yaptıklarımızı değil, bütün edebiyat sohbetlerimizi. Ayfer ve Murat’la sohbet benzersizdir. Bu oturumun farkı Erdal Öz konuşuyor olmamızdı. Hepimizin zihninde türlü görüntüler, kaptırdık gitti. Erdal Abiyle yaptığımız bütün o yolculukları, sohbetlerimizi, içtiğimiz rakıları düşündüm. Çanakkale’de güneş doğurup, Kapadokya’da güneş batırdığımız anlar. Oturumun sonunda kendimi tutamadım, bir de Erdal Abi…
“Özlem bitiyor!” diye başlayacağım söze. Ama bu sözü kendi cephemden kullanıyorum. Çünkü Ubor Metenga Buluşmaları’nı öncelikle ben özledim, biz özledik. Aslında Murat Gülsoy’la sıklıkla edebiyat üstüne, kitaplar üstüne konuşma fırsatımız oluyordu ama Ayfer Tunç, bir süredir yurt dışındaydı. Onun sohbetlerini ne kadar özlediğimi anlatamam. Dolayısıyla “Özlem bitiyor,” bir kalıp olmaktan öte anlam taşıyor bu kez. Can Yayınları’nın basın bültenini okuyunca keyfim yerine geldi. İlkini 6 Mayıs günü Erdal Öz‘ün Kendi Evinde öyküsünü konuşarak gerçekleştireceğimiz etkinlikler için diyor ki bültende “Ekibin ayrılmaz…
• Tanpınar’ın “Yaz Yağmuru” öyküsü çağırıverdi. Öyküyü (ve elbette Tanpınar’ın bütün öykülerini) her okuyuşta, en geniş anlamıyla rüya kavramını yeniden düşünüyorum. Rüyayı sadece bir davranış ya da çağrışım kaynağı olarak görmekle sınırlı kalmayan, öykünün atmosferine bir mekan olarak kurgulayan estetik anlayışından etkilenmemek olanaksız. Ne zaman Tanpınar okusam, hem bu yazarın hem de rüyaların merkezde olduğu Ayfer Tunç’lu, Murat Gülsoy’lu sohbetlerimizi anıyorum. Sözün özü; Tanpınar okumayı özlemişim. • “Bir de Baktım Yoksun” Arapçaya çevrildi ve Mısır’da yayımlanacak. Bugün Etrac Yayınevi’nden ve…
Üç ayrı program yaptım Açık Radyo’da. Ayfer Tunç ve Murat Gülsoy’la birlikte, daha sonra çeşitli yerlerde canlı oturumlarını gerçekleştirdiğimiz, son olarak da geçen yıl İKSV-Salon’da bizi okurlarla buluşturan öykü çözümlemeleri programımız Ubor Metenga ve Adnan Kurt ile birlikte yaptığımız iki program; Kum Kitabı ve Bitek İnsan. Ubor Metenga’nın hikayesini daha önce Fil Uçuşu’nda da uzunca yazmıştım. Ayrıca oturumlara gelen dinleyiciler-okurlar, nasıl bir öykü çözümlemesi seansı yaptığımızı gayet iyi biliyorlar. Açık Radyo’da 52 hafta süren bu programın sadece bir kısmının kaydı…
• Haydarpaşa’da yangın. Bir gün geçti ama hala doyurucu, inandırıcı, soruları cevaplayan bir açıklama yok. Olacağına dair bir inanç da yok; işin kötüsü bu inançsızlığa alıştırılmış olmak. Bitmek bilmeyen bir atalet durumu. En basit ve sığınılan nedenle, yani ihmal bile olsa, akıl alır gibi değil. İstanbulluların, yolu Haydarpaşa’dan geçen herkesin, hatta Haydarpaşa’yı sadece filmlerde görmüş olanların bile içi yandı oysa. Üniversite yıllarımda dostum Derya Billur’la yaptığım tren seyahatleri yıllardır anlatılan anılarla doludur. Haydarpaşa’ya geldiğimiz anda ilk işimiz birer simit alıp…
M MİKAİL: Öykümüzün kilometre taşlarından biri olan “Aziz Bey Hadisesi” kitabının, duygusal coğrafyamızın haritasını okul çantalarımıza koyan öyküsüdür “Mikal’in Kalbi Durdu”… Anadol marka otomobili, bıyıkları, kara paltosu, sustalısı, Semiramis’e olan aşkı ve “Keşke onu sevseydin, sevmedin, beni mahvettin,” deyişiyle Mikail, öykümüzün nefes almayı bilen karakterlerinden biri olarak sayfalar boyunca okura “Ah!” çektirir. Onu böylesine gerçek ve yürek parçalayan bir karakter yapan, aşkının büyüklüğü kadar, “öykü anlatıcısı”nın insan olma halini aktarmadaki becerisidir. Sadece giriş paragrafı bile ne çok şey söyler: “Mikail’in…