Çizgi-roman

272095_0

03 May: Gabo: Büyülü Bir Yaşamın Hatıraları

Zamanı evirip çeviren, şimdiki zamanla geçmiş zamanı aynı cümle içinde harmanlayan bir usta. 14 Nisan 2014’te bu dünyadan ayrılıp göğe yükselen Gabriel García Marquez. 1965 yılında, ailesiyle Acapulco yolunda olduğu bir gün, “Macondo” fikrinin kafasında şimşek gibi çakması ve bunun sonunda dünya edebiyatının en önemli eserlerinden “Yüzyıllık Yalnızlık”ın ortaya çıkışı. Marquez’in hayat hikayesini anlatan grafik-roman “Gabo – Büyülü Bir Yaşamın Hatıraları” geçen ay raflara çıktı. Desen Kitap, kitabı bizlere özenli bir baskıyla ulaştırmış. Óscar Pantoja‘nın yazdığı ve farklı bölümleri üç…

Unknown-1

15 Mar: Batman iyi biri mi?

Dün ilginç bir soruyla karşılaştım: Batman iyi biri mi? Tanımadığım bir edebiyatsever, ayaküstü sordu soruyu. Hatta bulunduğumuz ortam, fısıltıyla konuşmaya bile izin vermediği için, ders sırasında kaynatan lise öğrencileri gibi notlar ilettik birbirimize. Kendimce soruyu netleştirmeye çalışan cevaplar vermem, adını bile bilmediğim arkadaşımı mutlu etmedi tabii ki. Gidip gelen notlarda ben konudan kaçan adam oldum. Hatta son noktada “Politik cevaplar bunlar,” dedi edebiyatsever arkadaş. Aslında sorunum biraz tanımlamalarla. Ya da bağlamlarla. Örneğin son yorumunda haklıydı, cevap politikti. Elbette o “kaçamak,…

images

23 Oca: Bir sabah, insanlık kendisini bir hamamböceğine dönüşmüş olarak bulur!

2006 FIFA Dünya Kupası. Hani şu Zidane’ın Materazzi’ye attığı kafa ile hatırlanan kupa. 11 Temmuz’da oynanan karşılaşmada Meksika takımı, Bravo’nun golüyle öne geçiyor. Maçın 36.dakikasında, 4 numaralı formasıyla Yahya Golmohammadi sahneye çıkıyor ve İran’ın beraberlik golünü atıyor. Tahran’ın kuzeyindeki bir hapishanede, 209 numaralı binanın küçücük hücresindeki iki adam, Mana Neyastani ve Mehrdad Ghasemfar, heyecan içinde maçın sonucunu öğrenmek istiyorlar. Önceki golden haberi olmayan (ya da önemsemeyen) gardiyan, maçta İran’ın 1-0 önde olduğunu söylüyor Neyestani ve Mehrad’a. Neyastani’nin 12 Mayıs 2006’da…

emanet-sehir-202x300-1

22 May: Ankara dediğin bir büyük yalan Şekip!

Levent Cantek, Dumankara/Hayat Bir Yangındı cildiyle başlattığı Ankara Üçlemesi grafik roman dizisine Emanet Şehir’le devam ediyor.  Yanında da önceki cildin iki öyküsünde birlikte çalıştığı Berat Pekmezci var. Cantek bu anlatısında, Dumankara ile başlattığı havayı sürdürmekle kalmıyor, yapıyı bir basamak yukarı çıkarıyor. Cumhuriyetin kurucu kadrolarının elinden aldığı itibarla, kendini önemli hissetmeye başlayan ve neredeyse bu yalana inanır hale gelen 1940’ların Ankara’sını sadece dekor olarak kullanmayan, doğrudan hikayenin önemli bir karakteri haline getiren bir grafik roman var elimizde. Neredeyse vücuda gelip salınan…

5e17bb014e4731d0ee80e66e41d09c9e

05 Oca: Rutu Modan’dan The Property: Sırlar ve Yalanlar

Rutu Modan, 1966 doğumlu İsrailli bir çizer. 2013 tarihli çalışması The Property, geçen yılın en beğenilen işlerinden biri oldu. Daha çok kısa hikayeleri ve bant çalışmalarıyla tanınan Modan bu kitapta, uzun soluklu bir anlatıya atılmış ve inanılmaz etkileyici bir sonuç elde etmiş. Aslında uzun süre önce Michel Kichka‘nın yayımlandığı bütün ülkelerde çok konuşulmuş otobiyografik çizgi-romanı İkinci Kuşak/Babama Söyleyemediklerim hakkında bir yazı yazmak istemiştim. Demek ki başka bir okuma sürecinin bunu tetiklemesi gerekiyormuş. İkinci Dünya Savaşı sonrası ailenin hayatta kalan tek…

Screen-shot-2011-06-17-at-14.07.161-e1308318971360

05 Oca: Castro: Bir devrimcinin öyküsü!

Alman gazeteci Karl Mertens, bir röportaj yapabilme umuduyla, her tür riski göze alıp Sierra Madre dağlarına gider ve kamp yerinde bin aramadan geçip zorlukla ulaşır hamağında dinlenen Castro’ya… Bütün bu gizemin, aramaların, suikast korkusunun, ulaşılmazlık çemberinin farkındalığıyla sorar Castro: “Bunun nasıl bir devrim olduğunu öğrenmek istiyorsun değil mi?” Hep böyledir zaten. Karşısındakinin sormasını beklemeden cevap verir Castro. Sözlerini “Yılın sonunda ya kahraman olacağız ya şehit!” diye bitirir. İçi kahve dolu termosunu kürsüye koyup, partagas’ını yakıp dört buçuk saat boyunca Amerika…

3-MiKROP_ZALiMSEVKi_jpg

08 Mar: Engin Ergönültaş’tan bir roman: Minare Gölgesi

Bir kitabı okumadan tavsiye edeceğim şimdi. Yazarının adını söylediğimde, özellikle bir kuşağın neden böyle yaptığımı anlayacağını düşünüyorum: Engin Ergönültaş. Ankara yıllarımda, dostum Levent Gönenç ile mizahın muhalefetiyle adım adım ilerlemeye çalıştığımız o yıllarda, Engin Ergönültaş adı bizim için tanığı olamayacağımız dünyalara açılan bir pencereydi. Şehrin korunaklı alanındaki yaşamlarımızın kapalı ve kırılgan haliyle yüzleşebilmemiz için bir pusulaydı onun çizdikleri. Levent Cantek “Türkiye’de Çizgi Roman” adlı kapsamlı ve önemli kitabında çerçeveyi daha iyi çiziyor: “Ergönültaş, ezilmiş insanların, marjinallerin argoyu, cinselliği, şiddeti kullanışlarını…

cash1c

09 Ara: “Merhaba, ben Johnny Cash!”

Etkisi nesiller boyu süren müzisyenlerden Johnny Cash‘in kişisel hikayesinin dinamikleri sonucunda kendisini iyice dine verdiği bir dönemi var. Aynı noktada, böylesi bir dine dönüşün, keskin bir Hıristiyanlığın izlerini Bob Dylan, Leonard Cohen, Joan Baez’de de görürüz. Şarkı sözlerinde iyice içe kapandıkları, coğrafyadan ve sınıf sorunlarından, ruhsal dünyaya ve ölümle yaşam arasındaki sınıra yoğunlaştıkları dönemler. Cash için bu dönemin köklerine gidildiğinde, 1944 yılında kardeşi Jack’in odun keserken testereye kapılıp hayatını kaybetmesi olayıyla karşılaşıyoruz. Üstelik sonraki yıllarda Johnny, kardeşinin onun yapması gereken…

logicomix

18 Kas: Kahraman: Bertrand Russell

Ne şu koca yaşlı dünyanın derdi biter, ne de şu tedirgin insanların sonsuzluk karşısındaki korkuları. Her bunalım dönemi, ardından düşünsel ve ruhsal bir arınma ihtiyacıyla çıkagelir. Yeni dünya düzeni, bitmeyen bunalımlara merhem olması ve o arınma ihtiyacının karşılanması için hap haline getirilmiş araçlarını sunmaya devam eder. Kadim bilgilerden, dinlerden, sosyal bilimlerden devşirilen birkaç süslü cümleyle her gün yeni bir yemek yapar. Yemek soğuyup tatsızlaşınca içine hemen biraz baharat katılıp yeniden piyasaya sürülür. Kişisel gelişim, kuantum, new age tanımlamaları havada uçuşur….

sacco

27 Ağu: Joe Sacco: Hâlâ vicdanı olanlara…

Joe Sacco bir gazeteci, muhabir ve hepsinden ötesi bir çizer. Savaş ve yıkım bölgelerinin canlı tanıklığını bilgisayarının tuşları, kamerasının objektifi ya da fotoğraf makinesinin deklanşörü ile yapmıyor; tanıklıklarını çizim kalemleriyle, tarama ucuyla aktarıyor bizlere. Neredeyse biricik bir deneyim bu. 2001 tarihli Filistin çizgi romanının önsözlerinden birini Edward Said yazmış. Said şöyle diyor: “Sacco sağduyulu bir şekilde, militanlığa, özellikle de sloganlarla topluca sergilenen militanlığa prim vermiyor. Oslo sürecinin ardından artık parodiye dönüşmüş çözüm önerilerine de yanaşmıyor. Ama onun çizgileri, okuyucuyu, çektikleri…