Venedik Mimarlık Bienali’nden kişisel notlarım da var… Mimar dostlarla sohbet etmek bana her zaman iyi geliyor. Bu sohbetlerin en neşelisini 18 Mayıs gecesi Gio’s Restoran’da verilen akşam yemeğinde yaptık. Konu gençlik yılları ve müzikti. 80’lerin sonu 90’ların başı Ankara’sından İstanbul’a kadar uzandık. (Cem, Durmuş, Ertuğ, Mehmet, Görgün ile aşağıdaki fotoğrafımızı Vitra ekibinden Merve Nur Saygı çekmiş) Han Tümertekin ile yıllar önce yaptığımız Konya gezisini ve sohbetlerimizi unutmam. Cem Erciyes de vardı o gezide. Venedik’te kısa süreliğine de olsa hasret giderdik….
Gezi
6 Eylül günü Aşıklı Höyük’e doğru yola çıktık. Bu gezinin neden yapıldığını, nasıl bir bilgi kazanımı sağladığını ve Aşıklı Höyük’ün hikâyesini Uğur Gürses T24’te çıkan yazısında çok detaylı ve net anlatmış. O yazının sözlerini tekrar etmeye gerek yok. Dileyen Uğur Gürses’in Aşıklı’nın 1001 Yılı başlıklı yazısına buradan ulaşabilir. Ben gezide sağa sola hayranlıkla bakarken Uğur’un her sohbetin, her nesnenin kaydını bu kadar hassasiyetle yapıp çıkarmasını kıskandığımı söyleyip yola devam edeyim. Geziden notlarımı şöyle sıralayabilirim: Çatalhöyük’ün geniş bilinirliği, Göbeklitepe’nin dizilere kadar…
Bazı mekanlar ziyaretçilerinin yüzünü daha içeri girmeden, kapının önünde güldürür. Broadway 828’deki Strand benim için böyle bir yer, mükemmel bir kitapçı. İçerideki o hafif karmaşa halini, günün hangi saatinde gidersem gideyim kalabalık olmasını, rafların dizilişini, kitapseverlerin ruhuna uygun hediyelik eşyayı, üst katlara çıkarken ahşap merdivenlerin gıcırdamasını, nadir bulunan kitaplar bölümünü, çizgi roman raflarındaki çeşitliliği seviyorum. Tuhaf bir tanımlama ama Strand benim için biraz da ”kitap gıcırtısı”. The Strand, 1927’de Fourth Avenue’de, o zamanlar “Book Raw” olarak adlandırılan yerde doğmuş. Book Raw altı bloka yayılan…
Müzenin hikayesi 1967’de başlıyor. Norman Rockwell, eşi Molly ve Stockbridge’deki Old Corner House isimli tarihi evi yıkımdan kurtarmak isteyen bir grup sanatsever bir araya geliyor. İki yıl sonra Old Corner House’da, kasaba kütüphanesinin tarihi koleksiyonundan eserler ve orijinal Norman Rockwell resimleriyle bir sergi açılıyor. Fısıltı gazetesi ve Rockwell’in şöhreti sayesinde sergiyi ilk yıl yaklaşık 5000 kişi ziyaret ediyor. Öyle bir talep oluşuyor ki, 1969’da Norman Rockwell Müzesi doğuyor. Norman Rockwell, 1973’te eserlerinin bakımını, korunmasını ve kamu erişimini sağlamak için bütün…
İklim krizinin etkileri özellikle Avrupa’yı kasıp kavururken New York mevsim normalleri denebilecek bir havayı yaşıyor. Ama şu garip durumun da altını çizmek lazım. Malum, Amerikalıların başı sıcakla ve nemle her daim belada, soğuk havayı seviyorlar. Bu yüzden New York’ta ev ya da iş yeri fark etmeksizin her yerde klimalar buz gibi bir hava üflüyor. Klimalar çalışıyor, enerji harcanıyor, iklim değişiyor ve bu yıl krizin derdini Avrupa çekiyor. İklim krizine üç maymunu oynayan dünya, ekonomik kriz konusunda sesini yükseltmeyi biliyor. Amerika’da…
Radikal gazetesinde 11 Haziran 2014 tarihinde yayımlanan yazı. Artık hepsinin adını ezbere biliyoruz. Uzak akrabaların adını hatırlamakta zorluk çeken büyükanneler “Ali İsmail,” deyince derin derin iç geçiriyor. “Ne işi varmış sokaklarda, uslu uslu otursun evinde,” diyenler bile, tekmelerle öldürülmüş bir delikanlının, bir fotoğrafa hapsolmuş gülüşü karşısında susup kalıyorlar. Ethem, Ahmet, Berkin ve diğerleri… İktidarların ölümleri rakamlarla ifade etme tutkusundan sıyrılıp adlarıyla yaşıyorlar hafızalarımızda. Ben Bir Slogan Buldum: Annem Benim Yanımda belgeselini izlerken “otur oturduğun yerde”ci ve “çık sokağa, yürü ön…
Gitmek istediğimiz yerin geride kaldığını söyleyince “Çevireyim mi?” diyor Gezim. Sözünün arabayı geri vitese takmak ya da U dönüşü yapmak anlamına geldiğinin farkındayız; “Çevirme!” diyoruz. Türkçenin yöreye has kullanımına alışığız. Zaten yola çıkarken “Ne kadar sürer?” dediğimizde, “Uzatmaz!” demesinden sohbetin nasıl ilerleyeceği belli. Ha uzun sürmez demiş, ha uzatmaz. Sonuçta, bal gibi anlaşıyoruz. Gezim Berisha, üç gündür her ihtiyacımızda yanımıza koşan ve bizi Prizren-Priştine arasında getirip götüren taksi şoförü. 2006 model aracını 3000 avroya almış, hemen taksi yapmış. Araba fiyatlarının…
Prizren‘de her gören “Şadırvan’dan su içtin mi?” diye soruyor. O meşhur “Şadırvandan su içen mutlaka buraya bir kere daha gelir,” sözüne inanmayan yok çünkü. Üstelik herkes bunun gerçek olmasını, bir gelenin bir daha gelmesini, gelip de kalmasını istiyor. İnsanlarla sohbet etmeyi seviyorlar. Arasta Çarşısı‘nın girişinde karşımıza çıkan bu küçük kızın darbukayı böyle havalı tuttuğuna bakmayın. Öylesine vurmaktan başka bir amaç için kullanmıyor. Belki anlayamadığımız derin bir yeteneği var da, göstermek istemiyor. Darbukacı Kız’dan elli metre ileride karşımıza çıkan bu çocuklar…