Antony’nin 39 kişilik “Filarmonia İstanbul Orkestrası” ile birlikte Açık Hava’da verdiği konser, benzersiz konserler listesindeki yerini hemen aldı. (2007’de Şan Tiyatrosu’ndaki konseriyle birlikte tabii ki.) Sözün en güçlü müzik olduğunu bir kez daha hatırlattı bize muhteşem Antony. Sesi Açık Hava tiyatrosundan çıkıp ulaşabildiği her yere yayıldı. Konser sonunda kuliste ziyaretine gidenlerle daha da mutlu oldu. Beyhan Murphy ve Peter Murphy’nin tebrikleriyle yüzü güldü. İsteyen herkesle fotoğraf çektirdi. Ama en büyük sürpriz, o gece Antakya’da bir konseri olduğu için konsere gelemeyen…
İKSV
10 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan 18. İstanbul Tiyatro Festivali’nin programı 10 10 10 Mayıs – 5 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek olan leri arasında gerçekleşecek olan leri arasında gerçekleşecek olan 18. İstanbul Tiyatro Festivali‘nin programı açıklandı. Uluslararası festivalin programında Türkiye’den çok sayıda oyun olduğu dikkat çekiyor. Büyük prodüksiyonlardan özellikle tavsiye edilecekler de var elbette; Hamlet, Orfeo ve Ha Hans, Ha Heiri. Gelelim Tiyatro Festivali’nde madalyonun öbür yüzüne. Tamam, günün sonunda başarılı ve çekici bir program oluşturuldu ama…
• 4 Temmuz – 9 Temmuz arası nasıl geçti anlamadım, öylesine yoğundu ki. Ama o yoğunluğu güzel kılan konserler de vardı. 6 Temmuz Çarşamba, Santralİstanbul Kıyı Amfi’deki Jamie Cullum konseri, şakacı bir ağaç gölgesi gibi geçip gitti. Cullum, yetenekleriyle fiziğini, muzipliğiyle lafebeliğini pek iyi kaynaştırmış bir sahne canavarı. Aksamayan bir grupla birlikte hangi notayı ne zaman parlatacağını bilen yaramaz bir çocuk gibi. Tam anlamıyla seyriciyi avucunun içine alıp sürdürdü geceyi. Sonrasında çok konuşulan bir olay, konser sırasında başlayan ezana Cullum’un…
İrlandalı bir grup VILLAGERS. Geçen yıl çıkarttıkları “Becoming A Jackal” yılın en çok konuşulan albümlerinden biri oldu. Mercury Ödüllerine aday olan albüm, Mojo ve Uncut gibi baba müzik dergilerinin de sayfalarında övgü dolu yazılarla kendini gösterdi. Conor J. O’Brien, Tommy McLaughlin, James Byrne, Danny Snow ve Cormac Curran’dan oluşan grup 16 Nisan’da, tek konser için İKSV-SALON’a geliyor. Tanıyanlar için mutluluk, tanımayanlar için fırsat. Konser öncesinde FİL UÇUŞU, YouTube ziyareti sonrası grubun öndeki adamı Conor J. O’Brien eşliğinde “Becoming A Jackal”…
• İKSV’de yapılan Doğan Hızlan’la Edebiyat Sohbetleri’nden bir fotoğraf geçti elime, sağ olsun izleyicilerden biri çekip kendi blog’una koymuş. Fotoğrafa bakarken 1950 kuşağı yazarlarının, hala süren etkilerini düşündüm. Oradan da kafam II.Dünya Savaşı sonrası sanatta yaşananlara gitti. Mimaride, resimde, sahne sanatlarında yaşanan büyük değişimler. Edebiyatta çok yönlü bir karşılığı var savaş sonrası atmosferinin. Edebiyat tarihi üstüne yapılan incelemeleri okumayı seviyorum. Özellikle de siyasi atlasla üst üste bindirilenlerini. • 2010’da dinlediğim albümlerden bir liste koydum Fil Uçuşu’na. Listenin başına da, “Türkçe-Caz-Klasik”…
• Garip bir durum bu; bazı isimler var ki, ne yapsalar-ne etseler eleştiri alanının dışında kalıyorlar. Söyledikleri her şarkı beğeniliyor örneğin, çektikleri her film alkışlanıyor, içinde bulundukları her proje olumlanıyor. Genel bir kabullenme durumu. Kimi zaman, özellikle fısıltı gazetesine kulak kabartınca, ikiyüzlülüğün nasıl ayyuka çıktığını görebiliyor insan. Üstelik bu şakşakçı kabullenme, zarar da veriyor bu isimlere. İçine saklandıkları yanılsama fanusu yüzünden, kendilerini gerçekten tartamıyorlar. Ne demiştim daha önce; dokunulmazlığın her alanda kaldırılması gerekiyor demek ki… • Jason Lutes, 1967 doğumlu…
Mikrofonu alır almaz “Moon River” söylemeye başlıyor The Edge. Bono da katılıyor ona. Ürkek bir sesle ben de başlıyorum melodiyi mırıldanmaya. Torino Olimpiyat Stadyumu’nun ortasında bir yerde Bono, The Edge ve ben “Moon River” söylüyoruz. Bir an “The Joshua Tree”yi ilk dinleyişim geliyor aklıma. Elbette heyecanlıyım. Dünyanın en büyük rock grubu ve benzeri yaldızlı tanımları es geçen bir heyecan bu. Gençlik yıllarımın bir görüntüsü beni benden alan. 5 Ağustos 2010. Torino Olimpiyat Stadyumu. 360˚ Konser Turu’nun Avrupa ayağı Torino’da başlıyor….
Caz meraklılarının arşivlerinde bulundurmaları gereken, kaçırılmayacak üç albüm önereceğim. Cazla yatıp cazla kalkan bir İtalyan arkadaşım, Türkiye’den üç albüm önerisini duyunca temkinli yaklaştı, arkadaş da olsanız önyargıları aşmak zor oluyor. Ama dinledikten sonra bu üç albümün de, deyim yerindeyse “hastası” oldu. Hastalığın tedavisi belli, durmadan dinlemek. 1. Önder Focan 6tet / 36mm Biometric 2. Volkan Hürsever – Burçin Büke – Volkan Öktem / Hediye 3. İmer Demirer / You, Me & Char
Mayıs ayıyla birlikte Ubor Metenga buluşmalarının da sonuna gelmiş olduk. Aslında buna son değil, “sezon finali” demek daha doğru olacak galiba. Çünkü gönlümüz bu öykü çözümleme buluşmalarını sonbaharda da sürdürmekten yana. Can Yayınları ve İKSV Salon, bu oturumların katılımcılar açısından mükemmel geçmesi için elinden geleni yaptı. Yine de, rezervasyonların ilk günden dolması nedeniyle, yer bulmakta zorlanan edebiyatseverler oldu. Ayrıca İstanbul dışında yaşayan okurlar da bu etkinliklere katılmak istediklerini belirten e-postalar gönderdiler. Okurun ve basının bu ilgisi, elbette Ayfer Tunç,…
29. Uluslararası İstanbul Film Festivali başladı. Şu anda Türkiye’nin en izlenesi yönetmenlerinin kendileri için bir okul olduğunu söyledikleri festival, bu yıl ilk kez Şakir Eczacıbaşı olmadan buluşuyor sinemaseverlerle. (Yeri gelmişken bir selam da Onat Kutlar’a ve emeği geçen herkese…) Bu yıl festivalde olmayanlardan biri de Emek Sineması. (Bu apayrı bir konu; festivalin açılış töreninde protestolara neden olan, can acıtan bir konu. Emek Sineması yıkılacak, yerine bir alışveriş merkezi yapılacak ve binanın sekizinci katına “göstermelik” bir sinema salonu “kondurulacak”. Sessiz kalmamalı!)…