İtalyan yazar Niccolo Ammaniti’nin şenlikli romanı “Eğlence Başlasın”, Mantos ve Ciba’nın paralel akan hikayesi çerçevesinde şenlikli, tuhaf, karmaşık bir atmosfere davet ediyor okurunu. Saverio Moneta ya da karanlık dünyasının görkemli adıyla Mantos, ‘Abaddon’un Vahşi Hayvanları’ adlı satanist grubun lideri. Ancak şeytanın hizmetinde en akıl almaz eylemlere imza atarak kötülüğün tarihine adını yazdırmak isteyen bu grup sadece dört kişiden oluşuyor. Toplumsal piramidin dibinde yer alan dört zavallı. Zaten liderleri Mantos da ancak kayınpederinin yanında köle gibi çalıştığı mobilya mağazasındaki mesaisinden ve…
Milliyet Kitap
Garry Small ve Gigi Vorgan’ın birlikte kaleme aldığı kitap, doktor Small’un mesleki hayatının kronolojik bir akışı biçiminde ilerliyor “Karısını Şapka Sanan Adam” 1996 yılında Türkçe olarak yayımlandığında büyük bir ilgiyle karşılanmıştı. Elbette Oliver Sacks’ın kitabı, alanının ilk popüler kitabı değildi ama büyük kitapçılarda yeni bir reyon açılmasına neden olacak kadar dikkat çekici bir hareket getirdiği de ortadaydı. Peki ne olmuştu da herkes nöroloji ile bu kadar yakından ilgilenmeye başlamıştı? Oliver Sacks’ın, nöroloji pratiğinin içinden gelen hikayeleri, neden bu kadar çekici…
Sinemayı başlı başına bir felsefi alan, bir düşünme çabası olarak gören Daniel Frampton, kitabında sinemayı yeni bir tarzda anlamak gerektiğini vurguluyor. Son sözü başta söyleyelim; sinemanın paylaşımı ve sinemayı izleme pratiği açısından yeniden konuşulma, tartışılma zamanı gelmedi mi? Yeni teknolojilerin, giderek akıllı telefonların avuç içi kadar ekran alanına hapsetmeye başladığı sinema üretiminde, izleyicinin dinamiklerini yeniden tanımlamak gerekmiyor mu? Filmin kendisinin yeterli olmadığı, ekstralarla daha ‘geveze’ bir sanatsal ürüne gereksinim duyulduğu zamanların ‘sinemayı anlama’ dinamikleri nasıl belirlenecek? Metis Yayınları etiketi ve…
2008 yılında tanışan, dünya edebiyatının en önemli isimleri J. M. Coetzee ve Paul Auster‘ın mektuplaşmaları “Şimdi ve Burada”, sanattan siyasete, spordan savaşlara, ekonomiden insan ilişkilerine kadar pek çok konuyu içeriyor… Teklifin daha münzevi bir hayatı seçmiş olan Coetzee’den gelmesi ilginç. Üstelik ilk mektubu yazarak, kapıyı açan ve dostluğun tutkusal bağların açığa vurulmamış bir biçimi olarak satırlara yayılmasını sağlayan da Coetzee. Bu ilk mektuba Auster’ın alıntılarla, yorumlarla ve anılarla dolu cevabı, kitabın daha ilk sayfalarından başlayarak, iyi bildiğimizi sandığımız konularda bile,…
Sözü önce José Ortega Y Gasset alsın. “Roman Üstüne Düşünceler” isimli denemesinin ilk satırlarında şöyle diyor üstat: “Yayıncılar, roman piyasasının daraldığından yakınmaktalar. Gerçekten de eğilim, aslında eskiden olduğundan daha az sayıda roman satılıyorken, ideolojik içerikli yapıtlara olan talebin artması yolunda. Bu yazınsal türün çökmekte olduğunu ileri sürmek için romanın, kendinden kaynaklanan daha içsel nedenler bulunmasaydı bile, kuşkulanmak için bu istatistiksel veri yeterdi. Kimi dostlarımdan, özellikle de bazı genç yazarlardan bir roman yazmakta olduklarını işittiğimde, bunu nasıl olup da sakin bir…
Ne şu koca yaşlı dünyanın derdi biter, ne de şu tedirgin insanların sonsuzluk karşısındaki korkuları. Her bunalım dönemi, ardından düşünsel ve ruhsal bir arınma ihtiyacıyla çıkagelir. Yeni dünya düzeni, bitmeyen bunalımlara merhem olması ve o arınma ihtiyacının karşılanması için hap haline getirilmiş araçlarını sunmaya devam eder. Kadim bilgilerden, dinlerden, sosyal bilimlerden devşirilen birkaç süslü cümleyle her gün yeni bir yemek yapar. Yemek soğuyup tatsızlaşınca içine hemen biraz baharat katılıp yeniden piyasaya sürülür. Kişisel gelişim, kuantum, new age tanımlamaları havada uçuşur….
* Neredeyse bir aydır yazmamışım Fil Uçuşu’na. Bir ara “Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığı için yazılarına kısa süreliğine ara vermiştir” yazmayı düşündüm. Sonra konuyu sulandırmamaya karar verdim. Yine de günün birinde kullanabilirim bu cümleyi. Eski bir öğrencimden gelen mesaj, kaç gündür bir şey yazmadığımı kontrol etmeme neden oldu. Açıkçası blog sayfasını açmıyordum bile. Öğrencim bu tatil süreciyle ilgili memnuniyetsizliğini “Ben alacağımı alıyordum Fil Uçuşu’ndan,” diye dile getirmiş. (Aslında bu mesajdan kısa bir süre önce de Emma Peel’in özlendiğini…
Murat Yalçın, çoğaltmalara değil azaltmalara değer veren bir yazar. Kalabalığın gürültüsünü fona çekip, bireyin sesini metninin merkezine oturtuyor. Bunu yaparken, klişe tabiriyle mercek altına yatırmıyor o sesi; ya da bir mikroskop incelemesi için lam ile lamelin arasına sıkıştırmıyor. Olabildiğince serbest bırakıyor. Anlatısını sesi özgürleştirerek salıyor gökyüzüne. Dilin içinde ilerletiyor düşüncesini; dilsel özeninin çizdiği rotayla buluyor zihin labirentinden çıkış yolunu. Hoş, o labirentten çıkmak –ve kendisiyle birlikte okurun çıkmasını sağlamak- gibi bir derdi de yok. Yeni öykü kitabı Karga Zarif de…
Mozart, gerçekten de Sihirli Flüt operasıyla, Viyana locasının bir üyesi olduğu masonların gizli tutmak için ellerinden geleni yaptıkları kabul merasiminin sırlarını ifşa etmiş ve bunun bedelini “biraderleri” tarafından zehirlenerek mi ödemişti? Yoksa zehirlenme ipinin diğer ucunu tutan kişi, saray bestecisi ve imparatorluk orkestrasının şefi olan efsanevi Antonio Salieri miydi? Ama unutmamalı ki listede Salieri’den daha güçlü bir isim var: Zehrin vücuda aylara yayılan bir zaman diliminde, azar azar verildiği düşünülecek olursa en güçlü şüphelinin karısı Constanze Mozart olması kaçınılmaz. Peki…
Torsten Krol yine karşımızda. Dünya edebiyat basınını 2000’lerin sonunda meşgul eden “Torsten Krol takma adıyla yazan ünlü yazar aslında kim?” dosyasını tekrar açmaya gerek yok. Ama hazır sözü geçmişken, o dönemde bu pseudonym olayının arkasındaki ismin Stephen King olduğuna dair yankılanan şehir efsanelerini hatırlatayım. Daha önce ‘Callisto’ adlı romanını okuduğumuz Krol’un ilk romanı ‘Yunus İnsanlar’, yine Everest Yayınları etiketiyle ve usta bir edebiyatçının, Pınar Kür’ün çevirisiyle Türkçede. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrası. Hitler’in göğsüne taktığı Demir Haç’ın gururunu yaşayamadan Rus…
