Başlık ve yazı Radikal’den alınma. Ama içeriği bana dokunduğu ve ilginç bir durum olduğu için paylaşıyorum. İlginç olan kısmı şu: Konu ile ilgili olarak ne söyleşiyi yapan Burcu Aktaş’a, ne ne de bana bir geri dönüş oldu. Ayrıca benim, Burcu Aktaş’ın ya da Radikal’in adı referans olarak verilmemiş. Neyse sözü uzatmayayım ve haberi paylaşayım, hikaye kendini anlatıyor. Lisans Yerleştirme Sınavı’nda Türk Dili ve Edebiyatı Testi’nin on yedinci sorusu bize bir yerden tanıdık geldi. Nereden mi? Tabii ki Radikal Kitap’tan! Bundan…
Radikal
20 Haziran 2013 tarihinde Radikal Gazetesi Kitap Eki’nin blog sayfası için yazılmış bir yazı… Bir anda, kimseye sormadan, hesapsızca gidip o ağaca sarılan gencin cesareti. Büyük resim arayanların bakması gereken o cesaret. Ama öncelikli soru şu: Gezi Parkı kimin? Sürekli olarak ekonomik zarardan söz eden, esnaf kan ağlıyor ezberini tekrar eden ve anlayışlı bir ağabey ifadesiyle “250 bin insanın yaşadığı, 1 milyondan fazla günlük insan sirkülasyonu olan Beyoğlu’nun yaşam kanallarını tıkayan barikatları kaldıralım. Herkesten ‘orantılı empati’ bekliyorum,” diyen Beyoğlu Belediyesi…
Burcu Aktaş‘ın 4 Kasım tarihli Radikal Kitap Eki için yaptığı söyleşi. Söyleşinin fotoğrafını Muhsin Akgün çekti… ‘Kediler Güzel Uyanır’da, detaylarla haşır neşir karakterler ile senin buluşların birleşiyor. Bu öykülerinde detayın daha ağırlıklı olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette. Aslında başka bir noktadan yola çıkarak cevaplamak isterim sorunu. Resim sanatında çerçeve meselesi her zaman ilgimi çekmiştir. Ressamın boyama alanı çerçevenin içiyle sınırlıdır. Ama öyle resimler vardır ki, kompozisyonuyla, renkleriyle, detaylarıyla biz bakanlara hikâyesinin çerçevenin dışına taşan kısmını düşündürür. Örneğin, Van Gogh’un “Arles’teki Yatak…
‘Kediler Güzel Uyanır’ın raflara çıktığı gün Radikal Kitap editörü Burcu Aktaş, kitap ekinin 4 Kasım tarihli nüshasında hem benimle yaptığı bir söyleşiyi yayımladı hem de kitap hakkındaki düşüncelerini yazdı. İşte Burcu Aktaş‘ın cümleleriyle ‘Kediler Güzel Uyanır’. Rüyalar sayesinde ayakta duruyoruz Yekta Kopan, ‘Kediler Güzel Uyanır’da sıkıntıyı, alışkanlığı, günlük hayattan bazı anları anlatıyor. Bunları anlatırken de insan ruhunun karanlıklarından besleniyor. Rüyalar, korkular, endişeler ve takıntılar yardımcısı oluveriyor. Kitap, edebiyatın cenneti yalınlığın kıyısında değil, ortasında geziniyor. İlk cümleler, zihne kelimelerle çakılan çivilerdir….
Bilinç dışındaki “Harikalar Diyarı”na yaptığı yolculukla sadece çocuk yazınının değil, tümüyle edebiyatın belirleyici karakterlerinden olan Alice, anlatısının daha ilk bölümünde, pembe gözlü bir tavşanın “Eyvah, eyvah! Çok gecikiyorum,” diye mırıldanarak yanından koşup gitmesine tanık olur. Şaşırmaz bu duruma. Meraklanıp tavşan deliğinden atlamasına neden olan koşunun nedeni başkadır; tavşanın yelek giyiyor olması ve yelek cebinden çıkardığı saate bakmasıdır Alice’i şaşırtan. Benzer şekilde Haliç kıyısında yaşayan beş yaşındaki Rojin de, Yeşil Saç’ın marifetlerine, cırcırböceği Lacigale’nin varlığına, takım elbiseli yılan Serpen’in yaptıklarına, Kraliçe’nin…
Radikal yazarı, güleryüz uzmanı, yolun solundaki dostlardan uzun mesafe koşucusu Eray Aytimur, son zamanlarda dinlediğim beş albümü sordu. Listeyi o Radikal Hayat‘ta yayınladı, ben de Fil Uçuşu‘nda paylaşıyorum… 1. Antony and The Johnsons – Swanlights Antony Hegarty ile Björk düeti demek yeterli olacak aslında. Ama albüm bu özel buluşmadan ötesini vaat ediyor. Votka içerken uzun uzun bakılan siyah-beyaz bir fotoğraf gibi… 2. Robert Plant – Band of Joy Plant’ten, Led Zeppelin öncesine bir saygı duruşu. Çöl manzarasında sağlam “cover”lar… Low…
Bir de bu ‘bayan’ kelimesi var. Cumhuriyet ideolojisinin dilde karşılığını bulmaya çalıştığı dönemlerde yerleştirilmeye çalışılmış ‘bay-bayan’ ikilisinin, bir garip uzantısı. ‘Bay-bayan’, Fransızcadaki ‘madam-mösyö’ ikilisine benzer bir kullanım amaçlanarak, büyük bir olasılıkla serbest çağrışım yoluyla dile iliştirilmiş olsa gerek. Reis ya da ulu kişi anlamına gelen ‘bég’ Orhun Yazıtlarında geçiyor. Oradan ‘bay’a, oradan da nasıl bir yapım ekiyle dişilleştirildiği anlaşılamasa da ‘bayan’a ulaşılıyor. Ama formül pek işlemiyor; insanlar birbirlerine Bay Falanca ya da Bayan Filanca diye hitap etmiyorlar. Resmi dilde…
Eray Aytimur‘un 27 Mart 2010 tarihli Radikal Cumartesi ekindeki yazısı, Ubor Metenga buluşmalarından pek güzel söz ediyor. Bu buluşmalarda hem konuşmacı olan bizler hem de tüm dinleyiciler, edebiyatın kanatlarıyla yükseliyoruz, yazı tam da bu noktadan bakmış İKSV’deki etkinliğe. Eray’ı, Açık Radyo yıllarımızda tanımıştım. Şimdi de Radikal ailesinin en takip edilesi kalemlerinden biri olarak okuruyum. Hem yazdıklarını hem de üslubunu çok önemsiyorum. Dolayısıyla Ubor Metenga buluşmalarıyla onun bir yazısının öznesi olmak gurur verici. (Bu gururu daha önce “Bir de Baktım…