Şiir

cehov_1

26 Ağu: Günden Kalanlar.32

Anton Çehov • Yazıya tümüyle kapandığım dönemlerde kitaplardan biraz uzaklaşıyorum galiba. Sağımda solumda kitaplar oluyor olmasına, başucumdaki kule yükseliyor yükselmesine ama kapaklara bakıp bir-iki sayfa karıştırmaktan öteye gidemiyorum. Etkilenmemek kaygısı falan değil bunun nedeni; sadece zihnimin doluluğu istediğim yoğunlukta bir okuma eylemine pek izin vermiyor. Bir süredir bu durumdayım. Yine de geçenlerde Çehov’a karşı koyamadım. Her zaman böyle olmuştur zaten. Bir Çehov öyküsü çıkınca karşıma, çok iyi bildiğim bir öyküsü bile olsa, ilk kez görmüşçesine, sonuna kadar heyecanla okurum. Ama…

IMG_1173

26 Tem: Günden Kalanlar.30

• Ege’nin rüzgârıyla savrulduğum bir tatil. Kısa ama güzel. Bir yel değirmeni huzuruyla dönüp durdum bir karaya, bir denize doğru. • Tatil dönüşü “Cumartesi” yayını için son hazırlıkları yaparken öğrendik haberi; Amy Winehouse evinde ölü bulundu. Cumartesi ekibinden Emrah, Burcu, Sertan ve ben masadaydık. Öyle kalakaldık bir süre. Ne yapacağımızı bilemedik. Toparlanır toparlanmaz program akışında bir değişiklik yaptık. O bir saatlik süre nasıl geçti bilmiyorum ama sonuçta Amy için özel bir bölüm yapmayı başardık. Tuğrul Eryılmaz stüdyoda, Cem Yegül telefon…

birhan-keskin

21 Mar: Soğuk Kazı

2011 Metin Altıok Şiir Ödülü, Birhan Keskin’in! Az önce, Metin Altıok Şiir Ödülü’nün Birhan Keskin’e verildiğini öğrendim. Yürek zıplatan bir sevinç bu. Aynı cümle içinde iki zirve. Metin Altıok’tan Birhan Keskin’e bir dil çizgisi. Dil’i yürekten söküp açık havaya çıkaran bir şairden, yüreği dil’den bir hırkayla yeniden giydiren şaire el feneri selamı. İnsan olmanın bütün hayvanlığını yazdığı/yaptığı şiirde sorgulamaktan korkmayan, gözüpek bir şiir fotoğrafçısı Birhan Keskin. Öyle bir odak ayarı çekiyor ki deklanşöre basmadan, kareyi gören donup kalıyor. Okurunun nabzına…

shadesInside2

22 Oca: Günden Kalanlar.18

• Adana’daki kitap fuarı güzeldi. Cumartesi günü, kitaplarla “gerçekten” ilgilenen kalabalık bir okur topluluğu vardı. Söyleşi çok sıcak geçti, ardından kitap imzaladım. 50-55 yaşlarında bir okur Bir de Baktım Yoksun uzattı önüme. “Oğluma imzalar mısınız?” dedi. Oğluna kitap alan her baba içimi ısıtıyor, gülümseyerek baktım; “Ne yazmamı istersiniz?” dedim. “İçinizden ne gelirse…” dedi. Tam ben yazmaya başladığım anda söyledikleri ise uzun süre başım önde donup kalmama neden oldu: “Sizi çok severdi, bütün kitaplarınızı okumuştu. Geçen yıl kaybettik ama bu kitap…

19 Ara: gerçek bir kedinin sol ön patisi

(Necmi Zekâ’nın “haydi haydi” şiirine kişisel bir yoldan yedi varış haritası ve/veya bir kamptan kaçış için yedi ayrı/aynı post prodüksiyon çalışması.) 1. senden gelen alüvyonla dolduğunu sanırdım, meğer ne çok erozyon yaşamış vaziyet vadisi. 2. sırtına gitarını asmış, arkadaşının bekar evinde, votkaya karanfil atıp, içe çiğneye sarhoş olmak için koşan delikanlıya bakıyor. gitarın altı burgulu sapı sırtından pırtlamış da farkında değil. bir zamanlar onun da…. bir zamanlar gitarıyla… still crazy after all these years… sonra bir gün, sonra bir arkadaşı,…

arif-damar

21 Eki: Arif Damar

Arif Damar’a veda ettik. Ustanın arkasından söylenecek en güzel sözleri, dostu Yaşar Kemal söylemiş. Fil Uçuşu da, Arif Damar’a, Yaşar Kemal’in sözleriyle el sallıyor. Arif Damar, zamanımızın en iyi şairlerinden biriydi. Zamanımızın en iyi ve en cesur insanlarından biriydi de. Arif Damar demek halkla beraber olmak, şiirle beraber olmak,insanlıkla beraber olmak demektir. Bir ömür boyu inançlarına ve şiirlerine sadık kalmış, düşüncesini gittikçe güzelleştirmiştir. Arif’in şiirlerinin ve kişiliğinin farkında olmayanlar bundan sonra farkına varacaklardır. Yaşar Kemal

music

29 May: Güzel Bir Şarkı

Yıllar öncesinden gelen bir şarkıda, melodiyi mırıldanırız da, sözü neydi diye düşünürüz çoğu zaman: “Şöyle başlıyordu ama gerisini hatırlayamıyorum…” Bir melodinin imgelemimizde sadece bir kelimeye karşılık geldiği durumlar da vardır: “Ayrılıkla ilgili bir şarkıydı… Nasıldı sözleri? Hani şey diye başlar ya…” Daha enderdir ama tersi de yaşanabilir: “Sözlerini biliyorum ama melodisini unutmuşum.” Sözlü müzik parçalarında kelimeler dünyasıyla, notalar dünyasının birlikteliği söz konusu. Söz, müzik için gerekli değil -ama her müziğin zaten kendine ait bir sözü var-; müzik, söz için gerekli…

arkadas

13 May: Arkadaş: “Sakalsız Bir Oğlanın Tragedyası”

Arkadaş Z. Özger’le 1983 yazında, Ankara’da, çok sevdiğim dostum Yasemin Erkan’ın verdiği fotokopi dosya sayesinde tanıştım. 1974 yılında yayımlanmış “Şiirler”in fotokopileri. O yaz boyunca, özellikle İkinci Yeni izlerinin rahatlıkla görülebildiği ilk dönem şiirlerini, bu şiirlerdeki ironiyi sıklıkla konuştuğumuzu hatırlıyorum. Sanki çok yakın bir tanıdığımız, dostluğumuzun bir parçasıymış gibi adıyla anardık onu, Arkadaş derdik. Adının kendinden şiirli hali, daha sıcak bir bağ kurardı aramızda, o bizim arkadaşımızdı. Hemen ertesi yıl, 1984’ün Nisan’ında şiirler “Sevdadır” adıyla kitaplaştırıldı. Mayıs Yayınları’nın bu kitabını 16…

bal-poster-230x300

06 Nis: Bal: Beyazperdede Bir Şiir

Sonunda Semih Kaplanoğlu’nun Yusuf Üçlemesi‘nin son filmi Bal’ı izledim. İlk iki film Yumurta ve Süt’ü çok beğenmiştim. Bal, bu beğeniyi katladı da katladı ve sonunda üçleme kişisel sinema tarihime bir bütün olarak kazınmış oldu. Aslında Bal hakkında (ve elbette üçleme hakkında) söyleyecek çok şey var. Kısa bir yazı bütün o emeğe bir haksızlık bile olabilir. Neyse ki, uzun cümlelerimi ve karmakarışık düşüncelerimi Semih Kaplanoğlu ile paylaştım. Konuşacak çok şey var: Coğrafya-kader ilişkisi, inanç-inançsızlık ekseni, çocukluğa doğru yapılan tersine yolculukta doğaya…

canyucel

02 Nis: Bir anı: Can Baba’yı özlemek!

    Yıl 1982. 14 yaşındayım. Ankara’da soğuk bir Cumartesi. Bir cebimde iki kitap, Yazko Yayınları’ndan iki Can Yücel kitabı, Kızılay’ın yolunu tutmuşum. Diğer cebimde hayallerim var. Otobüste giderken, öyle sahneler kuruyorum ki kafamda, o hayaller gerçek oluyor birden. İnanıyorum kurduğum dünyaya. Bir imza günü öncesinde öylesine heyecanlanıyorum ki, ellerim buz kesiyor. O yıllarda, kadim dostum Levent Gönenç’le şiir okuyup, şiir yaşıyoruz. İkinci Yeni olmazsa olmazımız. Can Yücel’in apayrı bir yeri var. Kitaplarını okuya okuya eskitiyoruz. Bir dergide gördüğümüz onunla ilgili…