Bir de Baktım Yoksun

ikvar

08 Ara: Bir imgenin peşine düşmek…

Tamamlanmış bir metnin tarihinde yolculuğa çıkmak kolay değil. Kendi ruhuna doğru iz sürmek. Tamam; defterlerdeki notlar, sağa sola yazılan paragraflar, yazılış süreciyle ilgili fikir veriyor ama o ilk cümlenin, ilk düşüncenin akla düştüğü an geçmişin rüzgârında, yağmurunda kaybolup gidiyor. John Fowles, “Yaratık – A Maggot” romanına bir öndeyiş ile başlar. Bu öndeyişte, okuyacağımız yüzlerce sayfalık kitabının tohumuyla tanıştırır bizleri: “Kitabı kaleme alışımdan birkaç yıl önce, yüzleri olmayan ve görünüşte belli bir gerekçeleri de bulunmayan küçük bir seyyah topluluğu, zihnimden öylesine…

yk-imza02

30 Kas: İmza Günü!

Yukarıdaki fotoğraf 2000 yılının Kasım ayında, o zamanlar Tepebaşı’nda düzenlenen Tüyap Kitap Fuarı’nda çekilmiş. İlk imza günüm. Fotoğrafı çeken kişi Hayalet Gemi’den arkadaşım Fakiye Özsoysal. Can Yayınları standının bir köşesinde oturmuş gülüyorum. Önümde ilk kitabım “Fildişi Karası” var, on tane kitabın kaçını imzaladım bilmiyorum. Arkadaşlar gelmişti, belki bir-iki de okur. Elimdeki kalem hala duruyor, fotoğrafın sol alt köşesinde seçebildiğim kadarıyla sırt çantamı oraya koyuvermişim. (Aşağıdaki fotoğrafta, nasıl küçük bir alanda kitap imzalamaya çalıştığım daha net belli oluyor. Bütün o alan…

29 Kas: Günden Kalanlar.09

• Haydarpaşa’da yangın. Bir gün geçti ama hala doyurucu, inandırıcı, soruları cevaplayan bir açıklama yok. Olacağına dair bir inanç da yok; işin kötüsü bu inançsızlığa alıştırılmış olmak. Bitmek bilmeyen bir atalet durumu. En basit ve sığınılan nedenle, yani ihmal bile olsa, akıl alır gibi değil. İstanbulluların, yolu Haydarpaşa’dan geçen herkesin, hatta Haydarpaşa’yı sadece filmlerde görmüş olanların bile içi yandı oysa. Üniversite yıllarımda dostum Derya Billur’la yaptığım tren seyahatleri yıllardır anlatılan anılarla doludur. Haydarpaşa’ya geldiğimiz anda ilk işimiz birer simit alıp…

15 Kas: Emre Yavuz “Bir de Baktım Yoksun” için yazdı…

Emre Yavuz, daha önce “Kaçırılmaması gereken çizgi romanlar” listesiyle Fil Uçuşu‘na konuk olmuştu. Emre, sadece çigi roman konusunda değil, her konuda derinlemesine okumalar yapmayı seven bir dost. Okuma yolculuğu sırasında, yolu “Bir de Baktım Yoksun”la çakışınca, www.kitapkokusu.net için bir yazı kaleme almış. Bu yazıyı siteyle aynı anda Fil Uçuşu’nda yayınlamama izin veren Emre Yavuz’a ve Kitap Kokusu‘na teşekkür ederim. Yekta Kopan’ın “2010 Yunus Nadi Öykü Ödülü” ve “2010 Haldun Taner Öykü Ödülü” alan bu kitabıyla karşılaşmam, bu seneki Tüyap Kitap Fuarı’na denk…

30 Eki: Kişisel bir not…

2010 Milliyet Haldun Taner Öykü Ödülü’nün “Bir de Baktım Yoksun” adlı kitabıma verildiği haberini, Antalya’da bir otel odasında aldım. Mutluluğumu, ruhumun soğukkanlı ve sakin yarısıyla paylaştım. Sonra sessizliğe sığındım. Ödül töreninde yapacağım konuşmayı önceden hazırlamadım. Dedim ki “Çık oraya ve o anda aklına gelen bir kelimenin, onun yarattığı duygunun peşine düş!” Ancak o kadar heyecanlıydım ki, ödülün verilme anına kadar peşinden gidebileceğim bir tek kelime gelmedi aklıma. Sonunda, tam ödülü elime aldığım ve bir konuşma yapmam gerektiği anda defterime yazdığım…

30 Eki: Çalıştığım yerden gelen sorular!

“Bir de Baktım Yoksun” adlı kitabımın tümüyle baba-oğul meselesi üstünden değerlendirilmesi tuhaf olsa da anlaşılır bir şey. Kitaptaki bütün öyküler bu konu üstünde yoğunlaşmıyor ama net bir bilgi var; kitap yayınlandıktan sonra verdiğim söyleşilerde bu kitabın yazılma sürecini, kendi babamı kaybedişimi tüm samimiyetimle paylaşmaya çalıştım. Paylaşarak acımı hafifletmek ve ölümü anlayabilmek istedim belki de, neyse… Ama sonunda okura -ve gazetecilere- en çok istedikleri şeyi vermiş oldum; “kitabın içinde gerçeklik var.” Oysa hep söylediğim gibi, gerçek dünyanın kurmaca dünyaya transfer edildiği bir alanda…

30 Eki: Ölümle alay etmeyi öğrenmek gerek!

“Bir de Baktım Yoksun” adlı kitabımın 2010 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne değer görülmesinden sonra, Hürriyet gazetesinden Ezgi Atabilen ile kısa bir söyleşi yaptık. Her ödüllü yazar, almış olduğu ödülün kendisine sorumluluk yüklediğini söyler. “Bir De Baktım Yoksun” adlı kitabınızla Yunus Nadi ve Haldun Taner Öykü Ödülleri’ne layık görülmeniz bu sorumluluğu yerine getirdiğinizi gösterir mi? Edebiyata ve okura karşı bir sorumluluk duygusundan söz edilir ama ben sorumluluktan çok okurla paylaşılan ortak bir mutluluk duygusunun altını çizmek isterim. Kitap yayınlandığı anda o…

Birdebaktimyoksun-kapak

24 Eki: “Edebiyatla \u00e7ok iyi oyun oynan\u0131r!”

‘Bir de Baktım Yoksun’ adlı kitabım Yunus Nadi Ödülü’nün ardından Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanınca, Radikal Kitap ekinin editörü Burcu Aktaş, benimle kısa bir söyleşi yaptı. Bu sizin dördüncü ödülünüz, hâlâ ilkini almış kadar seviniyor musunuz? Her ödülün başka bir hikâyesi var. Düşündüğümde, ödül kazandığımı bildiren telefon görüşmelerini tek tek hatırlıyorum. O andaki heyecanımı, şaşkınlığımı. Her ödül başka bir yaşın, ruh halinin karşılığı. Ödüle layık görülen kitabın yazılma sürecinin tekrar hatırlanması… Dolayısıyla her ödül haberini de büyük bir sevinçle karşılıyorum….

26 Nis: Eskiz defterinden bir sayfa: Portobello 22

    Geçenlerde bir arkadaşım “Bir de Baktım Yoksun”daki bir öykü ile, Portobello 22 ile ilgili okuma deneyimini anlatınca aklıma takıldı, açtım defterlerimi ve öykünün yazılış sürecinin izini sürdüm. Yaptığım kazı sonucunda 5 Ocak 2008 tarihine ulaştım. Demek ki kafamda dönüp durduğu günleri saymazsak, Portobello 22 ile ilgili ilk satırları o gün yazmışım. (Elbette öykünün aklıma ilk düştüğü günü de hatırlıyorum, ama yazıyı esas alalım.) Uzun yolculuğunda o kadar çok durağa uğramış, o kadar makas değiştirmiş ki bu metin. Dileyenler öykünün…

14 Şub: Bir de Baktım Yoksun: Kaybetmek, Kaybolmak!

Ekim 2009’da yayımlanan kitabım Bir de Baktım Yoksun, 3.baskısını yaptı. Tam da Behçet Çelik’in Notos Öykü’deki eleştirisini okuduğum zamanda gelen yeni baskı haberine çok sevindim elbette. Kendi kitabıma olan ilginin ötesinde öyküye ilgi gösterilmesi memnun ediyor beni. (Yeri gelmişken iki yeni öykücüyü işaret etmek ve Yapı Kredi Yayınları’na bu kitaplar için teşekkür etmek isterim: Yalçın Tosun’dan “Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler” ile Kerem Işık’dan “Aslında Cennet de Yok”.) Yeni baskısıyla, Bir de Baktım Yoksun durağına bir daha gitmek istedim….