Edebiyat

7-Turgut-Ozakman-3

28 Eyl: Turgut Özakman için…

12 Eylül darbesinin hemen ardından gelen günler… Ankara… Kadim dostum Levent Gönenç’le geçiyor günlerim. O çiziyor, ben yazıyorum. Okuyoruz, izliyoruz. Vaktinden önce büyümek zorunda kalmış çocuk irileriyiz. Hayatın üstümüze erken giydirdiği, bedenimize büyük ukalalık ceketleriyle dolaşıyoruz ortalıkta. Seslendirme stüdyolarında tanıdığımız insanlarla sohbetler değerli bizim için. Dil Tarih Tiyatro Bölümü öğrencisi-mezunu abilerimiz, ablalarımızla sohbetler de böyle. Çocuk gibi davranmıyorlar bize. Hatta bu ‘yaşıtmış gibi’ durumunu biraz abarttıklarını söylemek mümkün. O isimlerden birinin ayrı değeri var Levent’le benim için. Bu dünyadan çok…

tuncel-kurtiz

28 Eyl: Tuncel Kurtiz için…

Tuncel Kurtiz’le sohbet edebilmek. Düşüncesi bile güzel. Şanslıyım ki, bu güzelliği yaşadım. En uzun sohbetlerimizden birini, Ahmet Boyacıoğlu’nun “Siyah-Beyaz” filmi öncesinde yapmıştık. Nasıl da keyifliydi o gün. Ankara’nın eşsiz galeri-barı Siyah-Beyaz üstüne konuşurken, mekanla ilgili kişisel hikayemi anlatmıştım Tuncel Abi’ye. İlgiyle, daha da ötesi sevgiyle dinlemişti bu hikayeyi. Geçmişten gelen cümlelerin tozlu güzelliğine sığınacağına, geleceğe dair ışıklar düşürmüştü ortama. Daha yıllar yılı çalışmayı, üretmeyi düşünüyordu. Sonraki buluşmamızda biraz yorgun görmüştüm onu. Samimiyetle sormuştum “Nasılsın?” diye. Bir yanı her zaman olduğu…

calvinoitalo28229

18 Eyl: Yeniden Okumak: Görünmez Kentler

Bir kitabı yıllar sonra yeniden elime aldığımda, altı çizili yerler var mı, kenarına köşesine notlar almış mıyım diye bakıyorum öncelikle. Eğer sıklıkla ‘yeniden okuma’ yaptığım bir kitapsa, önceden aldığım notları ezberliyor, altını çizdiğim satırların sayfalarını gözü kapalı bulur hale geliyorum. Her yeni okumada, yeni cümleler çiziliyor, yeni notlar alınıyor. Katmanlar oluşuyor. Kitapla ilişkimi, hayatla ilişkimi, geçen yıllarımı bana anlatan katmanlar. O katmanların en altında bir yerde, artık derinler diyebileceğim bir uzakta, en saf halim duruyor. O kitapla aramda geçenlerin en…

viewer

08 Eyl: Factotum

Charles Bukowski’ye selam olsun… Denize varana kadar gökyüzünü seyrettim. İhtiyar’ın kamyonetinin arkasında on altı saatlik bir yolculuk. Sarsıntıdan götüm çürüdü. İki kere mola verdik. Bana kalsa gerek yoktu ama İhtiyar “Ben senin gibi malı çıkarıp yola salamıyorum,” dedi. Adamın işemesine de karışacak halim yok ya. İlk molada bir ağacı suladık. İkincisinde hem kamyoneti hem de kendimizi mazotladık. Babadan kalma mukavva bavulun bir yerlerinde yolluk bulundururum mutlaka. En az bir şişe. Neşeli olduğum vakitlerde ‘her ihtimale karşı şişesi’ koymuştum adını, yakışır….

04 Eyl: Yağmur Yağmadan

(Genç Adam oturmuş. O konuşurken yavaşça Genç Kadın ve Sahaf gelirler, ayakta dururlar. Üçgenin birbirine eşit mesafede duran köşeleri gibidirler.) GENÇ ADAM Hava ne kadar garip bu gün. Sabah güneşliydi, şimdiyse fırtına kopacak gibi… (Birden gözleri parlar.) Fırtına deyince aklıma gelen tek hikâye buydu. Aslında tek istediğim mutlu, kahkaha atmaktan korkmayan hatta deyim yerindeyse komik birer kelebek olan insanların hikâyesini anlatmaktı. Komik kelebekler… Metaforun son durağı. Ne kadar çabalasam da büyük sözler etmeden yazamıyormuşum. Bir yerde durmayı bilmem gerekiyor. Öğrenmem…

mart

01 Eyl: Alper Atalan’dan “Mart”: Çaylar yazardan!

Alper Atalan‘ı yaklaşık on yıl önce tanıdım. Tanışma hikayemiz de ilginçtir; İspanyolca dil kursunda sınıf arkadaşı olduk. O zamanlar benim kitaplarım yeni yayımlanmaya başlamıştı, Alper çeşitli dergilerde mizah yazıları yazıyordu. Hayatı fazlasıyla ciddiye alan bu adamla kısa sürede her konuda sohbet eder hale geldik. Sakin konuşması, gülen gözleri, bütün o sohbetlere başka bir değer katardı. Kurs sona erdikten sonra sürekli kılamadık dostluğu. İkimiz de hayatın farklı yollarına savrulduk. Bu geçen yıllar içinde önceleri seyrek de olsa haberleşirdik ama zamanla o…

14 Tem: Şair

Kadın iç çamaşırları satan bir dükkanın önünden önce kendisi sonra da gölgesi geçti genç adamın. Dalgındı. Bir ara gölgesinin, sen hiç böylesine güzel bir sarışın gördün mü dediğini duyar gibi oldu ama önem vermedi. Vitrindeki mankenler adamın bu tavrı karşısında kendilerini sergilemekte oldukları için utandılar. Oysa farkına varsaydı, utanmayın ben hepinize aşığım derdi. Farkına varamazdı. Sarışın uzaklaşırken, gölge umudunu yitirmiş, kaldırım taşları arasına sıkışan izmaritleri sayıyordu. Tam o sırada genç adamın dudağının kenarındaki kıvrımı gören vitrin mankenleri birbirlerine çığlık çığlığa…

14 Tem: Sait Faik’ten Sabahattin Ali’ye

Sabahattin Ali adına verilen edebiyat ödülü yendiden canlandırılamaz mı? Darüşşafaka Lisesi öğrencilerinin yaptığı işleri alkışlamak gerekiyor. Bu kez de ellerinde Sait Faik’in öykülerinin adları yazılı dövizlerle Burgazada’daydılar. Sonunda beklenen oldu ve 2010’dan beri restorasyon nedeniyle kapalı olan Sait Faik’in Burgazada’daki müze evi yeniden hizmete açıldı.Öncelikle Darüşşafaka Cemiyeti başta olmak üzere, bu sürece katkı sağlayan, emek veren herkese teşekkür etmek gerekiyor. Yeri gelmişken bir teşekkür de, kitabını okuduğum ilk andan itibaren Sait Faik Hikâye Armağanı ile taçlandırılmasını istediğim Sine Ergün’e; böylesine…

01soru-0144-D043-DCC5

12 Tem: Radikal Kitap’tan LYS sorusu çıktı

Başlık ve yazı Radikal’den alınma. Ama içeriği bana dokunduğu ve ilginç bir durum olduğu için paylaşıyorum. İlginç olan kısmı şu: Konu ile ilgili olarak ne söyleşiyi yapan Burcu Aktaş’a, ne ne de bana bir geri dönüş oldu. Ayrıca benim, Burcu Aktaş’ın ya da Radikal’in adı referans olarak verilmemiş. Neyse sözü uzatmayayım ve haberi paylaşayım, hikaye kendini anlatıyor. Lisans Yerleştirme Sınavı’nda Türk Dili ve Edebiyatı Testi’nin on yedinci sorusu bize bir yerden tanıdık geldi. Nereden mi? Tabii ki Radikal Kitap’tan! Bundan…

gunlerinkopugu01-0890-C7DA-5822

26 May: Günlerin Köpüğü sinemaya uyarlanınca…

“Günlerin Köpüğü”nü 1984 yılında okumuştum. On altı yaşımdaydım. Heyecanlı ve aşıktım. Kitabın büyük bir bölümünü Kuğulu Park’ın banklarında okuyup bitirmiştim. Bildiğim bir okuma deneyiminin sunduğundan çok farklı sayfalar vardı karşımda. Farklı bir dünya. Ama o özel dünyanın, yeni kelimelerin, farklı anlatımların, özgür zaman-mekan anlayışının içinde öyle bir aşk hikayesi duruyordu ki karşımda bitmeyen bir coşkuyla, ezberlemek istercesine okumuş, sonrasında da yorulmaz bir Boris Vian takipçisi haline gelmiştim. Boris Vian edebiyatının önemli bir yeri vardır hayatımda. Türkçeye çevrilmiş bütün eserlerini defalrca okudum….