Günlük

9fbd58d7-7a5e-42c7-b38c-55427f70915e

19 Şub: Nuh Köklü… Bi sigara içimi…

Öyle böyle değil. Gerçekten zorlu zamanlardan geçiyoruz. Günden geriye, devam etme gücü verecek bir şeyler kalmasını beklemek de zor artık. Akıl almayacak bir cinayete kurban gitti Nuh Köklü. İsteyen sosyolojik çözümlemesini yapsın, isteyen bu pisi pisine cinayetten siyasi rant elde etmeye çalışsın, benim tek bildiğim Nuh’un artık bu dünyada olmadığı. Ensesine indirdiği kulaklıkları, alaycı gülümsemesi ve her daim dağınık halleriyle Nuh Köklü yok. Yolun solundan koşmayı seven o adam yok artık. Bir dönem NTV’de kesişmişti yollarımız. Arada masa başında, arada…

03 Şub: Günden Kalanlar.39

Sağ omzumdaki kas yırtığı 2011 yılında hayatıma girdi. Nasıl oldu, neden oldu kısmını atlıyorum. Oldu işte. Fizik tedavi. Sancılı bir süreç. Ama her adımda iyileşmeyi hissetmek rahatlatıyor. Elektrik, iğne, bandaj, askı ve her gün yapılması gereken bir dizi hareket. Sonuçta geçti gitti. Sanıyordum. Hep denirdi de pek inanmazdım: Geri geldi. Yaklaşık on gündür, aynı noktadan aynı belirtilerle kendini hissettiren eski dostum çıkageldi. Dün gece uzun uzun konuştum kendisiyle, sabaha kadar. Bir süre gitmeyi düşünmediğini, bedenimle dört yıl öncesine dayanan dostluklarında…

23 Oca: “Yazar duruşu” nedir?

Bir yazar şöyle demişti, zamanın birinde: “Sosyal medyada falan bu kadar çok yazman iyi değil bence. Kendini biraz geri çekmeyi bilmelisin. Bir yazar duruşu sergilemelisin.” Üstelik bunu, parmağını sallayarak ve biraz da haddimi bildirerek söylemişti. Anlaşılacağı üzere, “bir anda aklına gelen” bir düşünceyi, dostça bir söyleşi içinde paylaşmak değildi amacı. Üstünde düşündüğü bir kavramın, “yazar duruşu” kavramının ateşli bir savunucusu vardı karşımda. Olabilir. İşin “üslup” kısmına takılmadan ilerleyelim. İnsanların hayatlarının bir döneminde, bir kavramın sağlayacağı iktidar alanına meftun olmaları şaşırtıcı…

7b0b8c2a-7f64-4b42-840f-644eb3472208

23 Kas: Günden Kalanlar.38

* Moskova deneyimi ilginç. Karşılaştırmalı bir şehir turu zor. Şehri okuyacaksan, hani varsa böyle bir isteğin, kendi dilinde-bilgisinde okuman gerekiyor. Üstelik türlü tevatürü ve yanlış tarih okumasını bir kenara bırakıp. Aslında bir şehre dalmanın olmazsa olmazlarında biri bu; bildiğini unutmak ve öylece yürümek. Ama bir yandan da olmayacak şey söylediğim; kişisel tarihinde biriktirdiklerinle, hayallerinle ve beklentilerinle giriyorsun şehrin ana kapısından. * Moskova deyince herkes soğuktan dem vurdu. Soğuk dediğin ne ki, doğanın bir parçası. Asıl dert, insanın kargaşası; yani trafik….

13 Tem: Yazmak: Bir kol saati

Bir süredir Fil Uçuşu‘na istediğim sıklıkta yazamıyorum. Çeşitli nedenleri var elbette. Ama kendimi bildim bileli, öylesi nedenlerin arkasına sığınmayı sevmemişimdir. Bir konudaki ‘süreklilik’ sekteye uğradığında, kendimi sorgularım. Bir çeşit tembellik hali olarak değerlendiririm durumumu. Bundan kurtulmanın yolunun da daha çok çalışmak olduğuna inanırım. Ama bir başka açısı da var bu durumun. Aklına gelen her şeyi yazan biri olmak da istemem. Bir tür yazı gevezeliğiyle, okuyanları yormaktan da korkarım açıkçası. İşte bu tahterevallinin bir o ucunda, bir bu ucunda inip kalkıyor…

hosgoru

18 May: Hoşgörü

Pek rahatlıkla kullandığımız bir kelime: Hoşgörü. Olumlu anlamlar, iyi niyetler yüklediğimiz, sevdikçe sevdiğimiz, üstünden politikalar ürettiğimiz, yerli yersiz arkasına sığındığımız, zamanlı zamansız sohbete aldığımız, gündem yarattığımız, tüm zamanların değerlisi. Ne kadar da kibirli bir hali var oysa, buram buram iktidar kokuyor. Türk Dil Kurumu sözlüğü şöyle tanımlıyor bu pek sevdiğimiz kelimeyi: (isim) Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans. Birileri birilerine hoşgörü gösteriyor, göstermesi gerekiyor, göstermeliyiz diyor. Kim bunu diyenler? Kim bu “her şeyi anlayışla karşılayarak…

18 Kas: Günden Kalanlar.37

* Neredeyse bir aydır yazmamışım Fil Uçuşu’na. Bir ara “Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığı için yazılarına kısa süreliğine ara vermiştir” yazmayı düşündüm. Sonra konuyu sulandırmamaya karar verdim. Yine de günün birinde kullanabilirim bu cümleyi.   Eski bir öğrencimden gelen mesaj, kaç gündür bir şey yazmadığımı kontrol etmeme neden oldu. Açıkçası blog sayfasını açmıyordum bile. Öğrencim bu tatil süreciyle ilgili memnuniyetsizliğini “Ben alacağımı alıyordum Fil Uçuşu’ndan,” diye dile getirmiş. (Aslında bu mesajdan kısa bir süre önce de Emma Peel’in özlendiğini…

kargamecmuamuzikyazilari

16 Şub: Günden Kalanlar.35

• En son ne zaman “Bilmiyorum,” dediniz? • Ankara. Levent ve Çağkan. Dostluk çoğu zaman sessizce oturup birlikte aynı noktaya bakacak kadar cesur olmak demek. Dostluk, farklı algıları aynı sokakta yürüyüşe çıkarabilmek demek. Düşünceleri, korunaklı bir alandan açık havaya fırlatıp birlikte koşturmak demek. Gitmeyi de bilmek demek. Ve bütün bunlara, birlikte cesaret edebilmek demek. Dostluk, cesaret gerektiriyor. Bazen düşünüyoruz da, ne yollardan geçti dostluğumuz; neredeyse yaşımızla eş bir süreden söz ediyorum, dile kolay. Badireler atlattı, virajlara gaz kesmeden girdi, duvara…

papatyalarlar_by_caspell

03 Eki: Eylül’ün Ardından

Eylül: Çocuklukta sonbaharın başlangıcı olarak belletilmiştir de, beden ve zeka yazın sürmekte olduğunun farkındadır. Hem yaz günlerinin yeni düşüncelerle, heyecanlarla dolu birikiminin hem de o tatlı rehavetin arkasından gelir. Bir yanıyla o tatil havasının, bir yanıyla da “dökülen yapraklar romantizminin” çakışma noktasında durur. Bir yanıyla şehre dönüş şarkıları vardır bir yanda da karanlık sayfaların hışırtıları. 6-7 Eylül olayları, 9 Eylül Yılmaz Güney’in ölümü ve derken 12 Eylül. Hangi dünya görüşünden olursa olsun 12 Eylül, düşünebilen insana faşizmin ayak seslerini hatırlatır….

beirut-11-12292

03 Eki: Günden Kalanlar.34

• Adana günleri güzel geçti. Derviş Zaim başkanlığındaki jüri, her anlamda verimli çalıştı. Benim için bir sinema kampında olmak gibiydi. Sabah erken kalkış, hafif bir kahvaltı ve ardından gün boyu film izlemek. İçe dönük bir sürecin içinden geçmek. Film boyunca alınan karışık notların, bir otel odasında temize çekilmesi. Sonra uzun süren konuşmalar. Kimi zaman konuşulan filmden çıkıp sanat görüşleri üstüne fikir jimnastikleri. Üstelik çok eğlenceli bir kadroydu. Kısacası, hayatımın en güzel kamplarından birini yaşadım. • Adana dönüşü, iş temposu doğal…