Sinema

06 Eyl: 37 Film, 37 Hitchcock

Alfred Hitchcock, TRT’nin siyah-beyaz yıllarında izlediğim filmlerinden beri sevdiğim yönetmenlerdendir. Sadece gerilim türüne değil, sinemanın alfabesine katkıları tartışılmaz. Üstelik yoğun İngiliz ironisiyle psikolojiyi dengeleyerek bakış açıları konusunda da ders verir çoğu işinde. Üstadın bir de bilinen özelliği vardır; neredeyse her filminde şöyle ya da böyle görünmesi. Kimi zaman otobüsü son anda kaçıran bir adam, kimi zaman gazete ilanındaki figür. Kimi zaman çok net bir şekilde görülür kimi zaman kalabalığın içinde yok olur gider. Hitchcock filmlerinin sıkı takipçileri için zevkli bir oyundur…

27 Tem: Stanley Kubrick: Bir kusursuzluk düşkünü…

Stanley Kubrick, 26 Temmuz 1928 doğumlu. Yani yaşasaydı 83 yaşında olacaktı. Eminim, hâlâ üreten, hâlâ kusursuzun peşinde koşan bir yönetmen olarak… Sanatçının kişisel görünürlüğünün ötesinde bir alanı arayan ve koruyan o çok özel isimlerden biri olarak… Kısa filmlerini saymazsak 46 yılda sadece 13 film çekerek, sanatsal üretimin rakamlarla, ödüllerle, reklamla, görünürlükle, imzaya tapınmayla ölçülemeyeceğni gösteren bir usta olarak… Fil Uçuşu, Leonardo Copperfield imzalı bu kısa video ile, 7 Mart 1999’da bu dünyadan ayrılan yönetmene saygılarını sunar!

fotoC49Fraf

21 Tem: Dostum Giovanni!

Gece denize girmek. Ay ışığından başka ışık kaynağının olmadığı, ilk adımların bilinmeze atılacağı bir an. Soğuk mudur su? Belki. Geceleri ortaya çıkan tehlikeli deniz canlıları var mıdır? Belki. İnsan rotasını şaşırır mı? Belki. Belki de olmaz hiçbiri. O gece buluşması, insanı yepyeni düşüncelere, ufuklara taşır. Öyle bir zevktir ki o, tan vaktine kadar çıkmak istemez insan denizden. Her kulaç yeni bir kapı açar zihinde. Gece, deniz ve insan buluşmuştur artık. Giovanni Scognamilo ile buluşmak da böyleydi benim için. Bir akşam vakti,…

05 Tem: Hitchcock ve Dali

Alfred Hitchcock, başrollerinde Ingrid Bergman ve Gregory Peck‘i oynattığı 1945 tarihli Spellbound filminin rüya sahnelerinden bir türlü memnun kalmaz. “Hollywood anlayışı” bir rüya sahnesi üstadı doyurmayınca, çareyi gerçeküstünün en uçlarındaki isimlerinden birine, Salvador Dali‘ye başvurmakta bulur. Uzun gölgeler, keskin görüntüler, sonsuza dayanan kamera açıları, bozulmuş perspektiflerle sonuç harikadır. Aslında Dali’nin, Ingrid Bergman’ın her yerini karıncalarla kaplamak gibi, daha da uçlarda fikirleri vardır ama bu gerçekleşmez. Sonuçta sinemanın ve plastik sanatların iki dahisi, Hitchcock ve Dali, 1945 yılında unutulmaz bir rüya sahnesine imza…

IMG_0983

04 Haz: Günden Kalanlar.27

• Kimi zaman böyle oluyor işte, günden geriye ne kaldığını yazamıyorum bir türlü. Yazıların, dosyaların, notların arasında kayboluyorum. Bulmakta zorlanıyorum. • Cannes notlarına eklemem gereken bir şey daha var. Dönüş yolunda burnum akmaya, boğazım yanmaya başladı. Döneli on günden fazla oldu, bir değişiklik yok. Burnum akıyor, silmekten yara oldu. • 25 Mayıs akşamı “Geleceğin Sineması” ödül töreni vardı. İyi bir jüri toplantısı geçirdik. Bir-iki film dışında fazla tartışma yaşanmadı. Benim ilgimi çeken nokta, çoğu 20’li yaşlarında olan (90’larda doğmuş) katılımcıların…

cannes-64

26 May: Cannes 2011: Şampiyonluğun geldiği gün

Cannes dönüşü izlenim notlarımı uçakta yazdım, Milliyet Sanat baskıya girmek üzereydi ve rötar yüzünden meydana gelen bir günlük gecikme, yazı teslimi için de sarkma anlamına geliyordu. Neyse ki, uçuş süresi yazının tamamlanması için yeterliydi. (Cannes ve Bir Zamanlar Anadolu’da ile ilgili notlarımı, Milliyet Sanat’taki Noktalı Virgül köşesi için yazıp, Yasemin Bay’a gönderdim. Haziran sayısında olacak. Hem de hoş bir tesadüfle; Cannes’a birlikte gittiğim dostum Emrah Kolukısa da, ‘Devamlılık Hatası’ adlı blogunda, benimle aynı başlığı kullanmış: Bir Zamanlar Cannes’da.) Cannes ve…

in-a-better-world-movie-poster-1020551859

19 May: Önce Masumlar Ölür Savaşlarda

İnsan doğasının en derin kuyularından yankılanan bir sesle sorar, annesinin ölümünden babasını sorumlu tutan Christian: “Büyükler öldüklerinde çocuk gibi görünürler. Peki ya çocuklar öldüğünde?” Susanne Bier’in, “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinde hem Oscar’ı hem de Altın Küre’yi alan Hævnen (In A Better World) adlı çalışmasından bir soru. Savaşın, şiddetin ve masumiyetin bütün veçheleriyle sorgulanacağı nice sorudan sadece biri. Müthiş bir tempo, benzersiz görüntüler, filme tam anlamıyla hizmet eden bir kamera kullanımı ve izleyenin içine işleyen bir müzik. Ve ölümle…

breakfast

14 May: Breakfast on Pluto

Açıkçası önceden haberim bile olmamıştı; dostum Vito sağ olsun, önerdi de Neil Jordan imzalı Breakfast on Pluto‘yu izleyebildim. Jordan, Crying Game zamanından beri dikkat ettiğim yönetmenlerdendir. Hemen sonrasında çektiği Interview With The Vampire‘ı ve The Butcher Boy‘u da unutmamalı. Bir yıldızlar konukluğuyla şenlenen ve Cillian Murphy‘nin omuzlarında taşıdığı Breakfast on Pluto ile ilgili bir not: Tam da o bombalı saldırı öncesinde, cepheden dönen bir İngiliz kur yapar Saint Kitten’a. Bir bakışından, küçücük bir bakışından anlarız ki, İngiliz, Kitten’ın İrlandalı aksanını…

08 May: Aklınızda hangi anne kaldı?

Amy Wilson’un Anneler Günü şerefine oluşturduğu 8 kitaplık liste benim de akılma benzer bir soruyu düşürdü. Wilson “Physco Moms in Literature” başlıklı listesiyle edebiyattaki anormal/sapık/rahatsız edici anne karakterlerinin peşine düşmüş. Önce o listeye bakalım, sonra kendi listemize geçelim. Şu romanlardaki (ve bir de oyundaki) anne karakterlerine dikkat çekmiş Amy Wilson: 1. Her Last Death – Susanna Sonnenberg 2. Anywhere But Here – Mona Simpson 3. Olive Kitteridge – Elizabeth Strout 4. Lolita – Vladimir Nabokov 5. The Beauty Queen of…

HKY_5_7E1

08 May: Köprüden Önce Son Çıkış

“Kafka vurgusunun yapılmasını anlıyorum ama bir de beni ben yapan isimler var; Salinger, Edip Cansever, Yusuf Atılgan, Sait Faik gibi,” diyor Gişe Memuru’nun senaristi ve yönetmeni Tolga Karaçelik. Aslında filmi böyle bir edebiyat yolculuğunun izinde değerlendirmek gerekiyor. Hatta ötesi de var; Camus’den Bernhard’a uzanan bir çizgi bile çekilebilir. Ama şu da tartışılmaz bir gerçek; biz izleyiciler, gişe memuru Kenan’ın (kısaca K. mı desek?) hikayesini anlamaya çalışırken, rehber olarak Kafka’ya sığınacağız. Özellikle de, Kafka’nın ironik çözümlemelerini kerteriz almaktan hoşlanan okurlar. Çünkü…