Büyük Zarifi Apartmanı oyunu, Beyoğlu’nun meşhur Pembe Çıkmazı’ndaki bu apartman ve onun tarihi konusunda çokça yazının yayınlanmasına neden olmuş. Elbette bu bina ile ilgili çalışmalar, araştırmalar, yazılar sadece oyuna bağlı değildir. Öncesinde de İstanbul tarihinin önemli bir parçası olan bina ve onunla ilgili yaşamlar üstüne yazılar yazılmıştır. İnternet aramaları bu yazıların tamamına ulaştıracaktır sizi. Bu yazılarda sadece binanın değil, Abdülaziz ve II. Abdülhamit dönemleri İstanbul’unun, Zarifi ailesinin, Eleni Zarifi ve ağabeyi Stefano Zafiropulos’un, binanın yapılışının, mimarı Dimitrios Panayotides’in hikayelerini de bulacaksınız. Hepsini okumanızı tavsiye ederim. Gelelim…
Genel
Hayatın anlamını sorgularken, ölümün kaçınılmazlığıyla yüzleşebilir miyiz? Bence cevap net; evet. Ancak burada yüzleştiğimiz ölüm çok sevdiğimiz birinin zamansız ölümüyse durum değişecektir. Hele bir de bu ölümde kendimizi de sorumlu/suçlu/olayın parçası olarak hissedeceğimiz bir durum varsa… İngiliz oyun yazarı Simon Stephens ile DOT sayesinde tanışmıştım. Önce Punk Rock, sonra da Pornografi’yi DOT’un cesur sahnelemesiyle izlemiştik. 2009 yılında izlediğim bu iki oyun, tiyatronun yeni hikayelere kapı açışıyla da tanıştığım zamanlardı. Stephens, karakterlerinin psikolojik derinliklerinden olabildiğince faydalanan bir yazar. Eserinin dramatik yapısını olaydan önce, anların psikolojik yansımasından kuruyor….
Yıl 2025. Yani İbsen’in Nora’yı yazmasının üstünden 146 yıl geçti. Önce dürüstçe şunu söyleyelim. Nora hâlâ yaşıyor. İlk sahnelendiğinde bayağı bir olay yaratmış. “Skandal” diyenler çoğunluktaymış tabii. Neden skandal? Çünkü Nora, özgürlüğünün peşinde. Birey olmak, bir kimlik isyanı, toplumsal cinsiyet eşitliği talebi. Vay Nora vay! Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal alanda eşitlik mücadelesi devam ediyor. Günümüzde milyonlarca Nora, o “Bebek Evi”nden çıkıp kendi hayatını inşa etme savaşı veriyor. Milyonlarca Nora, kadın kimliğinin eş ve anne olarak rollerine indirgenmesinin isyanını yaşıyor,…
Kötü bir çeviri okuyorum. Bilmediğim bir dilden yapılmış bir çeviri, yani orijinalini okuyamam. Ama kitabın Türkçesi eğreti, yanlışlarla dolu ve takır tukur, bir türlü ilerlemiyor. Bir çevirinin kötü olduğunu söylemek için o dili bilmek gerekmiyor. Bir çevirinin kalitesini eleştirmek için orijinal dili bilmek şart değil. Çeviri, bir anlamda kendi içinde bağımsız bir metindir ve hedef dilde akıcılığı, tutarlılığı, duygu aktarımı gibi kriterlerle değerlendirilebilir. Bu tür çeviriler genellikle ya çevirmenin hedef dili yeterince iyi kullanamamasından ya da kaynak metni fazla birebir…
Duncan MacMillan’ın etkileyici oyunu “İnsanlar Mekânlar Nesneler” İbrahim Çiçek rejisiyle sahnede. Oyundan ve başroldeki Merve Dizdar’dan söz edeceğim. Ama önce… Oyunun ilk dakikalarında aklıma düşen bir başka esere, Ken Kesey romanı “Guguk Kuşu”na (One Flew Over the Cuckoo’s Nest) gidelim. Bu roman daha sonra hem tiyatroya hem de sinemaya uyarlandı. Jack Nicholson’ın unutulmaz McMurphy performansı ve Louise Fletcher’ın Hemşire Ratched rolüyle efsaneleşen filmini çoğu kişi biliyordur. Milos Forman’ın yönettiği 1975 tarihli film, beş dalda Oscar ödülü kazanmıştı. Romanın tarihi 1962. İkinci Dünya Savaşı sonrası Soğuk Savaş döneminin toplumda yarattığı gerginliklerle ve…
Hira Tekindor’un Kate Mulvany / Anne-Louise Sarks uyarlamasından çevirip yönettiği “Medea” yılın önemli tiyatro işlerinden biri. Yunan mitolojisinin çarpıcı ve trajik figürü Medea, Euripides’in aynı adlı tragedyasıyla bilinir. Altın Post efsanesinde geçer Medea’nın hikayesi. Yetenekli, bilgisi yüksek bir büyücüdür. İason’a âşık olur ve ona yardım eder. Ama ne yardım? Zaten bu İason’un Kolhis’e gelme nedeni de sihirli iyileştirme güçlerine sahip olduğuna inanılan Altın Post’u ele geçirmektir. Anlayacağınız, bu İason “en uzun ben yaşayayım, en güçlü ben olayım” erkeklerinden biri. Âşık Medea, bu adama yardımcı olmak için büyü güçlerini kullanır,…
Defalarca söylediğim bir şeyi tekrar edeyim. Oksijen Gazetesi’nin O2 adlı ekinde yer alan “Rafta Kalmasın” köşesi, bir “kitap eleştirisi” köşesi değil. Bir “tanıtım” köşesi. Yani okuyup beğendiğim bir kitabı, yeni okurlara ulaştırmak istiyorum. Bir kitabı potansiyel okurlara tanıtmak ve onların ilgisini çekmek amacındayım anlayacağınız. Bu köşede, yayımlanmasının üstünden zaman geçmiş, hala kitapçılarda bulunsa da unutulmuş olan, zamanında gözden kaçırıldığını düşündüğüm, daha fazla sayıda okura ulaşmasını dilediğim kitapları “tanıtmaya”, hatırlatmaya çalışıyorum. Bunu yaparken eleştiri alanına girebilecek ufak dokunuşlar yapıyorum. Ama bu…
Yıl 2018. Bükreş’teki Parlamento Sarayı’nı geziyoruz. Guinnes Rekorlar Kitabı’na göre dünyanın en pahalı, en ağır sivil yönetim binası. Sanırım büyüklükte de dünya üçüncüsü. Ama asıl hikayesi bu rekorlar değil. 1989’daki devrime kadar ülkenin başında kalan diktatör Çavuşesku’nun siyasi gücünü göstermek, ihtişam zevkini tatmin etmek, liderlik kültünü ölümsüz kılmak için yaptırdığı bina, aslında hiç tamamlanamamış. Bizi gezdiren rehberin söylediğine göre, hala girilemeyen koridorları, keşfedilmeyen labirentleri, açılamayan odalar var. Diktatör, sekiz kilometrelik bir alanın üstüne bu sarayı yaptırabilmek için çevredeki yüzlerce binayı…
Ben bir sokak çocuğuyum, top oynadığı dilde büyümek isteyen. (Bugün değerli yazar Mario Levi hayata gözlerini yumdu. Günaydın bu haberle başlamak sarsıcıydı. Son olarak 2022 yazında İzmir’de, Yalova’da, Seferihisar’da etkinliklerde birlikteydik Mario ile. Etkinliklerden sonra uzun sohbetlerimiz, lezzetli sofralarımız oldu. Haberin gelmesinden sonra Oksijen gazetesi, duygularımı sordu. Şunları söyledim: İnsana, doğaya ve İstanbul’a dair izlerin peşinde geçen bir hayat. Çalışkan, paylaşımcı ve cömert bir edebiyatçı. Bir düşünce insanı, bir hayat bilgisi uzmanı. Yorulmak bilmeyen bir öğretmen. Edebiyat değerli bir kalemini,…
Pat Pat Patara‘nın ilk gösterimi 27 Ocak’ta İş Sanat‘ta gerçekleşti. Yukarıdaki cümleyi kurmak uzun bir zaman aldı. Bu cümlenin tarihi, 2018 yılının Eylül ayında İş Sanat ekibiyle birlikte gerçekleştirilen bir Patara gezisine kadar uzanıyor. Hemen bir yıl sonrasında yazdığım çocuk kitabı Fil Biblosunun Başına Neler Geldi? ikiz kardeşler Efe ile Defne’nin maceralarını anlatıyordu. Bu kitaptaki ikizlerin annesi ise Patara Antik Kenti’nde kazı yapan bir arkeolog idi. 2022’nin sonlarında, yani Robot Pinokyo‘nun ardından yeni bir çocuk oyunu düşünmeye başladığımda böyle bir…